“Ancak kaçınılmaz bir gerçek, gelişimimizin tamamlayıcı parçası olan bir deneyim, insan ilişkilerinin temelinde yatan yapısal bir unsur vardır ki o da şudur:Şayet birisi sizi tatmin edebiliyorsa, hüsrana da uğratabilir.Sadece tatmin edebilen biri hüsrana uğratabilir sizi.Bu hepimizin deneyimlediği ve deneyimlemeye devam ettiği bir durumdur.Biri sizi hüsrana uğratabiliyorsa ona değer verdiğinizi bilirsiniz.” ( syf 21)
Yukarıdaki alıntıyı okuduğumda, ne kadar doğru dedim.Biri beni hüsrana uğratabiliyorsa ona değer vermişimdir, hatta hak ettiğinden çok daha fazla değer vermişim demektir.
Adam Phillips’in Kaçırdıklarımız Yaşanmamış Hayata Övgü kitabını ayın başında okudum, biraz oturtmaya çalıştım kafamda.
Hayatımız bilinçli ya da bilinçsiz yaptığımız seçimlerden ibaret.Bir hayatı seçmekle, başka hayatları ıskalamış oluyoruz, ya da böyle düşünüyoruz.Adam Phillips psikanaliz, tiyatro ve edebiyattan yararlanarak kaçırdıklarımızın peşine düşüyor.Hüsran, kavrayamamak, yanına kâr kalmak, çıkıp gitmek,tatmin başlıkları altında duygularımıza, deneyimlerimize farklı bakış açıları getiriyor.Deli Rolü Yapmak Üzerine adlı bir ek bölümle bitiyor kitap.
Kitap boyunca Shakespeare okumalarımın eksikliğini hissettim.Özellikle kendimi anlama adına zenginleştirici bir kitaptı, Kaçırdıklarımız Yaşanmamış Hayata Övgü.