Uğruna ölmeyi ve öldürmeyi göze alabildiğim bu adamı da işte hala bende saklı duran o saflık, masumiyet ve derinlikle seviyordum. Demek ki ben siyah beyaz bir Türk filminin duyarlılığını ödünç almıştım; şimdi ödeşmenin zamanı gelmişti ve işte hiç kimseye, hiçbir şeye eyvallah demeden hesaplaşıyordum...
Ürkek, çekingen adımlarla içeri girdim. Adına resepsiyon demek için bir şahit isteyen derme çatma bir tezgahın başında o duruyordu. Onu görür görmez yüreğime imbatlar hücum etti. Kordon'da kanadı kırık bir martı gibiydim. Yaralanmıştım. Siz birini gördüğünüzde yaralandığınızı hissettiniz mi hiç, kalbinizin sancıdığını, o ana dek ne varsa yaşadığınız, hepsinin, her şeyin anlamsızlaştığını ancak o andan sonra varlığınızın bir anlam kazanmaya başladığını, önüne asla geçemeyeceğiniz bir kuvvetle sarsılarak, titreyerek, mahvolarak hissettiniz mi?...
En iyisi, hikayeyi size baştan anlatmak...