"Ancak ne direnme ne dua ne de kaçışın bir başka türüyle kurtulamadığım bir şey vardı : açlık. Evdeyken de açlık duyduğum olurdu - ya da en azından buna inanırdım, kiremithanedeyken de acıktım, trende, Auschwitz'te, hattâ Buchenwald'da acıktım ama bu duyguyu böylesine sürekli, bu kadar uzun bir süre boyunca daha önce hiç tanımamıştım. Bir deliğe dönüştüm, bir boşluğa ve bütün çabam, bütün gayretim bu dipsiz, bu durmadan talep eden boşluğu yok etmeye, doldurmaya, susturmaya yönelikti. "
Bu yanımızda yürüyenlerin gerçekten ve her şeye rağmen bizlere benzediğinden, sonuçta en azından esas itibariyle aynı insani malzemeden olduklarından kuşkulanmaktan başka çarem kalmadı...