Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kâinat, İnsan ve Kur'ân'da Tefekkür

Osman Nuri Topbaş

Kâinat, İnsan ve Kur'ân'da Tefekkür Sözleri ve Alıntıları

Kâinat, İnsan ve Kur'ân'da Tefekkür sözleri ve alıntılarını, Kâinat, İnsan ve Kur'ân'da Tefekkür kitap alıntılarını, Kâinat, İnsan ve Kur'ân'da Tefekkür en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
• Tefekkür (اَلتَّفَكُر), kelime mânâsı bakımından; "ibret alarak bir şey üzerinde teksîf olmak ve derinleşmek" demektir. •
Reklam
Meşhur Osmanlı âlimlerinden Muhammed Hâdimî şöyle der: " Her türlü sıkıntı, belâ ve musîbetten kurtulmanın yegâne yolu, Kur'ân'a sarılmak ve onu hayâta tatbik etmektir..."
"Nitekim hakikate ulaşma hususunda aklı hudutsuz bir kudrete sahip telâkkî eden rasyonalist filozoflar, tesir edebildikleri insanları saâdet yerine ancak sefâlete sürüklemişlerdir."
Elhamdülillah...
"Cenâb-ı Hakk'ın bize olan en büyük lûtufları, bunca mahlûkât içinde "insan" olarak yaratılıp, müslüman bir çevrede dünyaya gelmemizdir. Bundan daha büyüğü ise Kur'ân-ı Kerîm'e muhatap ve Peygamber Efendimiz'e ümmet olmamızdır."
İnsanoğlunun her hâlükârda muhtaç olduğu en büyük saadet reçetesi ancak Kur'ân-ı Kerîm'dedir.
Sayfa 120
Reklam
° İslam nazarında îman; kalp ile tasdik, dil ile ikrar suretinde gerçekleşir. Yani îmânın asıl tecelli mekânı akıl değil, hissiyat merkezi olan kalptir. °
••• Atmosferin daha hiçbir hususiyeti keşfedilmeden evvel, göklerin ve yerin sahibi olan Cenâb-ı Hak şöyle buyurmuştur: "Biz, semâyı korunmuş bir tavan yaptık. Onlar ise, gökyüzünün âyetlerinden (delillerinden) yüz çevirirler." (el-Enbiya, 32)
"De ki; size sadece bir tek nasihatte bulunacağım: Allah için ikişer ikişer, birer birer kalkıp (huzurunda) durun, sonra iyice tefekkür edin!.. (Sebe', 46)"
Reklam
Kalben...
"...aklın çıkmazlardan selâmeti; onun vahiyle terbiye edilmesine ve hududunu aşan hakikatlere karşı kalben teslim olmak gerektiğini kavramasına bağlıdır."
Subhanallah!
Yine ne kadar ibretlidir ki, bir eşek arısı, bir çekirgeyi alt eder. Toprakta bir çukur açar; onu öyle bir yerinden sokar ki, böcek ölmez, fakat kendini kaybeder. Artık konserve edilmiş bir et gibidir. Sonra öyle münasip bir zaman ve mekânda yumurtlar ki, yavrular çıktığında beslenecekleri tâze eti yanlarında hazır bulurlar. Anne uzaklara uçup giderek yavrusunu görmeden ölür... Böyle esrarlı hareket ve teknikler "sonradan öğrenme", "intibak" gibi kelimelerle izah edilemez. Bu onlara Cenâb-ı Hak tarafından bahşedilmiştir.
Sayfa 71 - Erkam YayınlarıKitabı okudu
Hazret-i Mevlânâ da ne güzel söyler: "Oğul, herkesin ölümü kendi rengindedir, insanı Allâh’a kavuşturduğunu düşünmeden ölümden nefret edenlere ve ölüme düşman olanlara, ölüm korkunç bir düşman gibi görünür. Ölüme dost olanların karşısına da dost gibi çıkar. Ey ölümden korkup kaçan can! İşin aslını, sözün doğrusunu istersen, sen aslında ölümden korkmuyorsun, sen kendinden korkuyorsun. Çünkü ölüm aynasında görüp ürktüğün, ölümün çehresi değil, senin kendi çirkin yüzündür. Senin rûhun bir ağaca benzer. Ölüm ise, o ağacın yaprağıdır. Her yaprak, ağacın cinsine göredir..."
Sayfa 114Kitabı okudu
"Allah Teâlâ yağmuru damlalar halinde gönderir ki hiçbiri diğerine yetişmez ve onunla birleşmez. Her damla, kendisi için çizilmiş yoldan gelir ve o yoldan ayrılmaz. Ne gecikir, ne de arkadan gelen acele eder..."
İşte bütün bunlar ilâhî sanat hârikalarıdır. Kâinâtta gördüğümüz bu kadar farklı ve mükemmel varlık, yüce kudret sahibi bir sanatkârın eseridir. Bu kadar sanat hârikasını meydana getiren bir varlığın sonradan olanlara benzemesi mümkün değildir. O, Vâcibu'l-Vücûd olan, yani varlığı zarûrî, kendinden ve ezelî olan Cenâb-1 Hak'tır.
Sayfa 199Kitabı okudu
472 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.