Kendimi kaç kez zorladım bitirmek için bilmiyorum ama bu kitap asla sarmıyor bi hesapta görüp almıştım okuyan mutlaka okuyun falan diyordu ama neyine bu kadar yükselmiş onu da anlamadım bazı kısımlar beni rahatsız etti cumhuriyet ile ilgili bi kısım geçiyordu ama yazmaya üşendim bi yerde “Türkiyeli” ifadesini kullanması ise kırılma noktam oldu
Okuduğum ilk otuz sayfayı kısaca özetlemek istiyorum ki neden yarım bıraktığımı anlayın: İslami düşünceyi kişi kendine hayatına işlemelidir. Edebiyat dahil her sanat dalında İslami düşünce benimsenmeli buna göre eser ortaya konmalıdır. Türkiye tüm bunların temsilcisi olmalıdır.
İlk otuz sayfa kısa özeti bu şekildeydi. Tahminimce ilerleyen sayfalarda da bu düşünceleri uzun uzun anlatıp saçma sapan argümanlar sunulacaktı -içindekiler bölümünden ve her bölümün İlk sayfasından bunu anlayabiliyorsunuz-. İlk otuz sayfanın tekrarını sürekli okumaktansa yarım bırakmayı tercih ettim.
Gelelim kitabı zamanında neden ve nasıl edindiğime. Kitap okulumun kütüphanesine yeni eklenmişti ve o dönemler manyak bir öykü yazma hevesim vardı. Bu kitabında yazarın psikolojisini anlattığını ve öykü yazma konusunda bana yardımcı olacağını düşündüğüm için aldım.
İslami düşünceyi yayma ve bunu Türkiye'de yapma isteğine sahip yazarların, yazma psikolojini iyi anlattığını düşünüyorum. Fakat ihtiyacım(ız) olan şey bu değil. Umarım anlatabilmişimdir.
"Insanın, kendi hayatının karmaşık dokusunu okuyabilmesi için birçok çilelerden birer iplik alması iyidir; elbette bunlar arasında bir uyum sağlaması gerektiğinin bilincine varması da."
K. Mansfield
Çile insanı var eden metafizik bir gerçeklik. Herkes çilesi kadar var. Hüviyetimizi çilemiz, çilelerimiz belirliyor. Belki Necip Fazıl şiirlerini topladığı kitabına bir kimlik inşa etmesi bakımından bu ismi vermiştir. Kişinin öz ağzından kafatasını kusması bir çile eylemidir.
"Çilelerden birer iplik almak".. Çilenin bir boyutu elbette tercihe bakıyor ama diğer boyutu ise çileler arasındaki uyumun farkına varmak. Bilinçsiz çile olmaz. Ama çilenin büyüğü çileler arasındaki uyumu çile edinmek!
#MehmetAkif, #Nazımhikmet, #YahyaKemal, #Tanpınar, #OrhanKemal, #KemalTahir, #CahitZarifoğlu, #RasimÖzdenören, #SezaiKarakoç, #AtasoyMüftüoğlu #cemilmeriç #namıkkemal vb. birçok insan birer çileyi sahiplenmiş isimler olarak bu kitaba konu ve konuk olmuşlar.
"Kalemin Yükü" Cahit Zarifoğlu'ndan mülhem. Kalem Kur'an'da kendisine edilen yeminden ötürü zaten ağır bir yükü omuz verimiş ontolojik sır. Şair ve yazarlar bu ontolojik sırrın çilesine ortak. Şair kalemin, kalem de şairin yüküne şahit. Bir kalem işi olarak bu kitap okuyucuyu bu çileye şahit tutma çabasında. Nâçîzâne tavsiyedir.
Din, tarih, düşünce, kültür, sanat, edebiyat... birikimimizi gereği gibi insanî ve İslâmî bir açıdan ve elbette hakikat açısından değerlendiremiyor, birikimimize yaslanarak doğrulup geleceğe bakamıyoruz.
Bir Peygamberin, bilgenin, velinin, düşünürün, sanatçının, entelektüelin, kahramanın veya bir siyasal önderin diliyle uyarıldığını görebilmek, bireysel ve toplumsal dikkati ve uyanıklığı yaratılış dilinin sesindeki uyarıcı ahengi duyabilmeyi gerektirir.
Bir tohum gerek diyoruz. İnsanın içine düşmeli. Orada yeşermeli. Orada göğermeli. Orada başak tutmalı. Harmanı hasadı insanın içinde olmalı. İnsanın içinde savrulup içinde ambarlanmalı. İnsan ona değirmen kesilmeli. Bu değirmen bizde çağıldamalı...