İsmet Özel'in millet (dinî) esaslı Türkçülüğü "iman-küfür" çatışma söylemine dönüştürmesi de sorun oluşturmaktadır. "İman dille ikrar, kalble tasdik" formunu taşımayan bu söylemin bir tür neo-selefilik, "ötekileştirme dili" ürettiği de söylenebilecektir.
İsmet Özel, klasik "Türk Milliyetçiliği"nin söyleminin içeriğini hem Anadoluculukla boşaltıyor ve hem de yeniden "Milliyetçilik"le dolduruyor. Klasik Türk milliyetçiliği söylemine eklemleniyor. Diğer taraftan "Kur'an'dan aldığımız kelimelerle konuştuk" diyor. Bu yanlıştır.
"... Sonra kadınların örtünmesinin bir dinî vecibe olmaktan öte bir töre olduğunu ve bu sebeple demokratik hak sayılmasını vurguladılar (...) Avrupa'da, Amerika'da ne varsa onu istiyoruz demeyi pek sevdiler"
“İsmet Özel’in sorusu ‘para kazanmayı öğrenen’ Müslümanların, ‘adam zengin olmalı’ felsefesine kani olmaları ile cevaplandı. Bu bir zımnî cevaptı. Tartışılmadı ve tartışılmasına da pek fırsat verilmedi.”
| Lütfi Bergen, Kalın Anadoluculuk, Sy. 82
İsmet Özel, 1977’de Yeni Devir gazetesinde yazdığı denemesinde şöyle soruyordu: “Güçlü bir topluma ulaşıp onun Müslümanlaşmasına mı, Müslüman bir topluma ulaşıp onun güçlendirilmesine mi çalışacağız?”
| Lütfi Bergen, Kalın Anadoluculuk, Sy. 81
Bati toplumlarının madde eksenli, "civilization" yani uygarlık biçimleri ile Müslüman toplumların Medeniyet yani adalet/ şehir/ fıkıh/ medine inşaları birbirinden tefrik edilmeye şiddetle muhtaçtır. Estetik bir dünya kurmak zorunda değiliz. Ancak medine olmadan Cum'a kılınamayacaktır.
Allah'ın evi Kabe'nin merkezi konumda olduğu Mekke varken, Hz. Peygamber niçin Medine'nin inşa ve tasavvuru içinde olmuştur ?
Böyle bir tavır Medine'yi dolayısıyla "Medeniyet"i, kentten (Uygarlıktan) ayrıştırmış gibidir. Böylece uygarlık/ civilization/ kent, medeniyetten ayrışıyor.
"Türklüğümüz neye dayanıyor? Sadece ve sadece tarihi bir role dayanıyor. Dünyada İslâm'ın kılıcı olma tercihi dolayısıyla milli vasıf kazanan tek bir topluluk var. Onlar da Türkler."