Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Büyük Sufileden Seçme Metinler

Kalplerin Makamları

Kolektif

En Beğenilen Kalplerin Makamları Gönderileri

En Beğenilen Kalplerin Makamları kitaplarını, en beğenilen Kalplerin Makamları sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Kalplerin Makamları yazarlarını, en beğenilen Kalplerin Makamları yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Mümin’in gönül hanesinin nitelikleri Bilmelisin ki Allah, müminin vücudunun tam ortasında bir ev yaratmış, onu kalp diye isimlendirmiş ve cömertliğinin eseri olarak ona bir esinti göndermiştir. Ardından bu evi ortaklık koşmaktan, bozgunculuk yapmaktan, kuşkudan ve kötü niyetten temizlemiştir. Sonra lütuf olarak bu eve bir bulut göndermiş, yağmur yağdırmış ve orada kesin inanç (yakîn), tevekkül, ihlâs, korku (havf), ümit (reca) ve sevgi (muhabbet) gibi rengârenk çiçekler bitirmiştir. Ardından bu evin ön (sadr) kısmına tevhid tahtını koymuş ve üzerine rıza yaygısını sermiştir. Sonra evin karşısına kökleri müminin kalbinde, dalları ise arşa kadar göğe uzanan bir ağaç dikmiştir. Tahtın sağına ve soluna su kanallarından (şeriatlar) dayanaklar yerleştirmiştir. Ardından bu evde, rahmet bahçesine geçişi sağlayan bir kapı açmıştır. Allah bu bahçede tesbih, övgü, yüceltme ve zikir türünden rengârenk kokulu bitkiler yetiştirmiş ve kurtuluş denizinden gelen suları lütuf nehrine yönlendirerek bu bitkileri sulamıştır. Sonra bu eve üstünlük kandilini asıp takva nuru sayesinde bu en büyük ateşin parladığı kandilin ışığını yakmış ve sönmesin diye bu evin kapısını kilitlemiştir. Anahtarı eline almış ve ne Cebrail’i ne Mikail’i ne İsrafıl’i ne de yaratılmışlardan kimseyi (bu anahtarla ilgili) görevlendirmiştir. Bir zaman sonra Allah (cc) herkese şöyle hitap etti: “Burası benim yeryüzündeki hazinem, nazarımın kaynağı, birliğimin yurdudur. Ben burada oturuyorum. Ne güzel bir ev sahibi ve ne güzel bir ev!”
Hikmet: Sözün doğru olması, mekânın ve zamanın gözetilerek kulluk gereklerinin yerine getirilmesidir. O hâlde doğruyu söyleyen ve Allâm [olan Allah]’ a kulluğu yerli yerince ve güzelce gerçekleştiren kişi hikmet sahibi demektir.
Reklam
Bilmelisin ki Allah kullarından (kendisini) birlemelerine göre davranmalarını istemektedir. Çünkü Allah’ı birlemek (tevhid), bütün davranışların temelidir. İnsanın üstünlüğü (şeref), tevhidin üstünlüğüne bağlıdır. Kul, Hakk’ı birleme konusunda samimi olursa eylemleri de hiçbir zorlama ve küçük hesaplara bulaşmamış bir hâlde muhakkak samimi olur. Çünkü yalnızca Hakk’ı gözeterek davranmak (ihlâs fi’la'mâl) birleme vesilesiyle Allah’a yönelik marifetten ve kalbin hâlleriyle ilgili bilginin aydınlığından kaynaklanır. Kalpteki marifet nurunun neticesi, Bilinen’e [Hakk’a/hakikate] yönelik istek (şevk), Mevla’ya dönüş (inâbe) ve O’nu sevmektir (muhabbet). Şevkin neticesi gecenin karanlığında ve gündüzün aydınlığında âşıkların kıvılcimlarıyla lisanın açılmasıdır. Mevlâ’ya dönüşün neticesi hatalardan dolayı yalvarmaktır. Muhabbetin neticesi ise Sevilen’in [Hakk’ın] zikriyle kalbin açılmasıdır.
Sehl B.Abdullah şöyle demiştir:Allah nedir, ne değildir, kulların bunu bilmeleri mümkün değildir. Fakat kullara gereken şey,Allah'ın kendisini onlara bildirmesidir.
"Allah'ın yanındaki makamının üstünlüğü seni aldatmasın! Makamların en üstünü cennet iken, Hz Adem o en yüksek makamda Rabbine isyan etmişti. Çok bilgin olmasına da aldanma; Şeytan insanın erişemeyeceği bir bilgiye sahip olduğu halde cennetten kovuldu. Salih arkadaşlarının, evliyadan dostlarının olmasına da aldanma; Mekke müşriklerinden niceleri Muhammedin sofrasına oturdu da ondan bir hayır alamadı. Kötü insanlarla beraber olduğun için de üzülme; Firavun'un karısı salih olunca Firavun'un kötülüğü onu yoldan çıkaramadı." İbn-i Bakuye Kuh-i Şirazi,)(alıntı)
Sayfa 198Kitabı okudu
Ünlü tasavvuf tarihçisi ve nazariyatçısı Hücviri'ye göre Harrâz, tasavvufun en temel meselelerinden biri olan fenâ-bekâ konusunda ilk görüş bildiren sufilerden biridir. Harrâz'a göre fenâ Allah'a kulluğa devam etmek fakat bunu kendi fiilimiz olarak görmeyi terk etmektir. Bekâ ise Allah'ın tecellileri karşısında kulun kendi varlığını unutması ve her işte Allah'ı öncelemesidir. Şöyle dediği nakledilir: "Nice zamandır O'nu aradım ama kendimi buldum. Şimdi ise kendimi arıyorum ama hep O'nu buluyorum!"
Sayfa 51 - HayykitapKitabı okudu
Reklam
Abâdân’daki âbidlerden biri şöyle anlatır: Sabredip sabredemeyeceğimi görmek için altı gün boyunca hiçbir şey yemeden öylece oturdum. Yedinci gece kalbimde bir mutluluk hâsıl olunca sabredebildiğimi anladım ve kalkıp başka bir işe koyuldum. Bu sırada şöyle diyen birini işittim: ‘Sabredenlerin hakikatine vâkıf olamadm. Sabredenler amelleri az olup onu gereği gibi yapamadıklarından endişe edenler ve bu amellerin de makbul sayılmayacağından korkanlardır. İşte sabredenler onlardır!’ *
Müminin kalbindeki marifet ağacı, yedi dalı bulunan bir ağaca benzer. Bu dallardan ilki gözlerine, ikincisi diline, üçüncüsü kalbine, dördüncüsü nefsine, beşincisi yaratılış anına, altıncısı ahirete ve yedincisi de Rabbine dek uzanır. Bu dallardan her birinin iki meyvesi vardır. Gözlerine uzanan dalların meyveleri ağlamak ve ibret nazarıyla bakmaktır. Diline uzanan dalın meyveleri bilgi ve hikmettir. Kalp dalının meyveleri Allah’a özlem duymak (şevk) ve O’na dönmektir (inâbe). Nefs dalının meyveleri zühd ve ibadettir. Mahlükata uzanan dalın meyveleri vefa ve sadakattir. Ahiret dalının meyveleri cennetteki nimetler, Mevla’ya uzanan dalın meyveleri ise O’nu görmek ve O’na yakınlıktır (rü’yet ve kurbet). Buna mukabil, insanoğlunun kalbindeki hevâ ağacının da yedi dalı vardır. Bu dallardan ilki gözlerine, ikincisi diline, üçüncüsü kalbine, dördüncüsü nefsine, beşincisi yaratılış anına, altıncısı dünyaya ve yedincisi ise (ancak) ahirete dek uzanır. Gözlerine uzanan dalların meyveleri merak ve şehvet; diline uzanan dalın meyveleri gereksiz konuşmak ve gıybet etmek; kalp dalının meyveleri öfke ve düşmanlık; nefs dalının meyveleri haram ve şüpheli şeylerden kazanç sağlayıp geçinmek; mahlükata uzanan dalın meyveleri tuzak ve hileye başvurmak; dünya dalının meyveleri aldanış ve riya; ahiret dalının meyveleri ise hasret ve pişmanlıktır.
Sıdk: Doğru sözlülüğü', kalbin doğruluğuyla süslemektir. O hâlde marifet ve iman nuruna tâbi olarak kalbinin ameli ile dilinin ameli birbirine uygun olan kişi sadıktır.
Dua: Ahde vefa yolunda ruhu (kalp) ve bedeni (nefsi) beslemektir. O halde doğruluk, saflık, korku ve ümit üzere Allah'a verdiği sözde duran kişiye duanın kabul edildiği şu üç kapıdan biri açılır: Ya istediği şey vaktinde ona verilir, ya duası sebebiyle günahları gizlenir ya da dua vesilesiyle derecesi yükseltilir. Allah katında hiçbir kimsenin kulluğa yönelik herhangi bir fiili boşa gitmez. Çünkü Allah Melik ve Kerim'dir.
Sayfa 112 - HayykitapKitabı okudu
Reklam
Rahmet: Kişinin kötülüklerden uzak durup, kulluğun sağlam kalesinde korunarak kendisine merhamet etmesidir. Merhamete öncelikle layık olan kişinin kendisidir. Çünkü kendisine merhamet etmeyen başkasına da merhamet gösteremez. Buna göre arzuların sürükleyiciliğine ve isteklerin coşkusuna kapılmayıp nefsine göz yummadan günah vadilerinden uzaklaşan kişi rahmet sahiplerinden biridir.
Sayfa 107 - HayykitapKitabı okudu
Nasihat: Ehl-i Sünnet ve’ş-Şeriat ile uyumlu; bidat ve rezalet ehline ise aykırı davranmaktır. O zaman din ve dünya işlerinde Ehl-i İslâm’la uyumlu olup Allah’ın zatı konusunda bidat türü şeyleri savunanlara muhalefet eden kişi güvenilir bir nasihatçidir.
Tevbe: Günahtan kaçındığını düşünmek suretiyle [kendini beğenerek] yapılan tevbeden vazgeçmektir. Şu hâlde günahtan kaçınma esnasındaki kendini beğenme duygusundan korunmak amacıyla tevbedeki eksikliğini görerek günahtan dönen kişi tevbe eden kişidir.
Kalbe yönelik lütuflar Bilesin ki Allah, müminin kalbinin beraberinde yedi şeyi de yaratmıştır. Bunlardan ilki kalbin yumuşama (leyn) özelliğidir. Allah şöyle buyurur: “Sonra onların bedenleri ve kalpleri Allah’ı anmakla ısınıp yumuşar” (Zümer 39/23). Yumuşamanın ardından ikincisi açılıp-genişlemedir (tevassu‘). Allah şöyle buyurur: “O hâlde Allah kimin sadrını İslâm’a açmışsa...” (Zümer 39/22). Burada, göklerin, yerin ve dağların yüklenmekte aciz kaldığı marifeti taşıyabilmesi için bir kimsenin sadrının Allah tarafından açılıp genişletilmesinden bahsedilmektedir. Bundan sonraki Özellik kalbin hastalığa karşı şifa hâlidir. Allah şöyle buyurur: “...ki müminler topluluğunun sadırlarına şifa versin...” (Tevbe 9/14). Ardmdan kalbin doğru yola erişebilme özelliği (hidâyet) gelir. Allah şöyle buyurur: “Fakat Allah imanı size sevdirdi, onu kalplerinizde güzelleştirdi...” (Hucurât 49/7). Bundan sonra ise dinginlik (sekînet) ve gönül rahatlığı (tüma'nîne) özellikleri gelir ki bu sayede kalp sadece Allah ile beraber olmaktan huzur duyar ve başka hiç kimse orada yer edinemez. Allah şöyle buyurmaktadır: “Allah dilediği kimseyi nuruyla hidâyete iletir.” (Nür 24/35).
29 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.