Kapıların dışında evet gerçekten de kapıların dışında kalmış bir adam Beckmann. Ve bu Beckmannlardan bir dolu var. Savaşa marşlarla gönderilip geldiğinde sığınacak bir yerleri olmayan bu adamlardan...
Backmann, savaştan sağ kurtulup tam evine, her şeyine kavuşacağını düşünürken bir anda hiçbir şeyinin kalmadığı ile yüzleşir. Karısı onu aldatmıştır, ailesi ölmüştür; iş vermek istemeyen bir direktör, "sorumluluğunu"ondan almayan bir binbaşı.. karşısında duran bir dolu engel vardır. Beckmann'ın yerinde olmak istemezdim.
Elinden ölenlere karşı hiçbir sey gelmeyen adamı allaha benzetmesi, geğirip duran cenaze servisi müdürünü ölüme benzetmesi ve cok yediği için böyle olduğunu söylemesi vesaire benzetmeleri okurken hayrete düşürdü beni ve bir o kadar da zevk verdi.
"Öteki" karakteri de bir o kadar etkileyici. Öteki adam bir nevi polyanna görevi görür, Beckmann'ı intihar düşüncesinden vazgeçirmeye çalışır. Ona sürekli caddeye çıkmasını, orada ışık bulabileceğini söyleyerek ya da başka fikirler ortaya atarak yaşamına devam etmesi için umut vermek ile uğraşır ama nafile. Ben bile Öteki'nin bu sözlerinin gerçek olmadığını düşünüp umutsuzluğa düştüm çünkü Beckmann gerçekten de kapıların dışındaydı.
Yazarın 26 yaşında ölmesine rağmen böylesine bir kalıcı eser bırakabilmesi; bazen kalıcı olabilmek için edebi birikimin değil, yaşanmışlıkların etkili olduğunu gösteriyor ki kendisi de ikinci dünya savaşına katılıp geri dönebilen bir yazardır.