Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Kayıp Şark'ın Peşinde

Olivier Roy

Kayıp Şark'ın Peşinde Sözleri ve Alıntıları

Kayıp Şark'ın Peşinde sözleri ve alıntılarını, Kayıp Şark'ın Peşinde kitap alıntılarını, Kayıp Şark'ın Peşinde en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kayıp Şark’ın peşine düşen yalnızca ben değilim... Bu şekilde su yüzüne çıkmış olan modernliği niteleyebilecek sıfat yok artık. Batılı değil, çünkü yerel aktörlerin eseri; dayatılmış değil, çünkü arzu edilmiş; fakat otantik yani nev’i şahsına münhasır da değil, çünkü her tarafı kitsch ve taklit mermerlerle çevrili. Aslında hiç kimse hakiki geçmişi özlemiyor. Belki de tek özlem eski düşlerdeki, biri Osmanlı diğeri Kemalist iki modernlik tarafından kapısı aralanan düşlerdeki özlem.
Sayfa 12 - MetisKitabı okudu
İşin paradoksal yanı, Turgut Özal tarafından başlatılan ve AKP’nin yükselişiyle doruğuna varan bu modernleşme hareketinin, Osmanlıcılıkla hatta dini söylemin şifresi olarak kullanılarak, düpedüz geleneğe dönüş adına yapılmış olmasıdır. Fakat dönüş yoktur. Atatürk kazanmıştır. Şark özlemi çeken ve bunu yeni bir kimlik haline getirmekle kalmayıp buradan yola çıkarak yeni bir dış politika bile üreten AKP’nin hâkimiyeti sırasında, Şark nihaî bir biçimde ölmüştür.
Sayfa 12 - MetisKitabı okudu
Reklam
Ne kadar güzel bir cümle
kötü notların bazen iyi fikirler esinlediği de unutulmasın...
Sayfa 36 - Metis Yayınları
Yaşamızın o ânında, neden Afganistan? Yolculuk yaptığınızda, daima daha uzak bir ülkeden gelen insanlarla tanışırsınız. Önceki yıl bu şekilde, Türkiye’de, Afganistan’dan dönenlerle tanışmıştım. Onun ötesi Nepal’di... Esrar içmek için Hindistan’a, Nepal’e, Katmandu’ya gidilen dönemdi. Şahsen benim amacım bu değildi: Esrar hiçbir zaman ilgimi çekmedi. Dolayısıyla Hindistan yoluna revan olmuş bu gezginlerle karşılaşmak istemiyordum, fakat elbette mecburen otellerde ya da hanlarda, Paris’te yaşamamış olduğum şenlikli 68 havasını sürdüren hippilerle karşılaşıyordum. Sırt çantalı ve henüz kısa saçlı olan benim gibi gezginler turlarını tamamlayıp dönüyorlardı. Hippiler ise yıllarca kalmak için yola çıkıyordu; günde yarım dolarla geçinerek Kâbil ya da Katmandu’da “Barış ve Seviş” hayallerini gerçekleştirebiliyorlardı. Fakat uyuşturucu müptelaları (junkies), 1969’da henüz çok seyrek görülen sert uyuşturuculara geçenler de vardı. Onlar da aynı kafileye karışıyorlardı, diğerleri onlardan kaçsa bile.
Sayfa 22 - MetisKitabı okudu
O İstanbul yok artık. Kayıp Şark budur aynı zamanda. Eşimin, Şırnak vilayetinde doğduğu köye yaptığı son ziyaret 1985 tarihliydi. O zamanlar, Kürtlerden de yoksulluktan da bahsetmemek için utangaç bir şekilde “Güneydoğu Anadolu” denirdi oralara. O dönemde bütün köyde tek bir telefon vardı ve elbette sabitti; kızlar başörtüleri ve rengârenk pamuklu şalvarlarıyla tarlalarda çalışmak ve omuzlarında taşıdıkları büyük plastik bidonlarla kuyudan içme suyu getirmek için okulu bırakırlardı. Gençler Avrupa’ya gitmişlerdi, köydw kalmış olan kasketli erkekler ise tavla oynayıp tespih çekerek vakit öldürürlerdi.
Sayfa 12 - MetisKitabı okudu
Yirmi yıl sonra, 2005’te oraya gitmeye karar verdiğimizde, karım akrabalarının yirmi yıl önce yaptıklarını yaptı: Bol giysiler, uzun kollu entariler hazırladı; dolar satın aldı ve bir valizi “modern” ürünlerle doldurdu. Ama köye vardığımızda bütün genç kuzenlerinin düşük belli ‘jean’ pantolonlar giydiğini, komşu kasabadaki küçük markette Fransa’yla aynı ürünlerin bulunduğunu, banka kartının her yerde kabul edildiğini, bankamatikler olduğunu ve kısa süre önce köye hızlı erişimli internet bağlantısı gelmiş olduğunu gördük. Gençler: Skype’ta, Facebook’ta ya da cep telefonlarıyla Almanya, İsveç veya İsviçre’deki yeğenleriyle saatlerce konuşuyorlardı. Şark yoktu artık.
Sayfa 12 - MetisKitabı okudu
Reklam
İstanbul’a ilk kez Temmuz 1968’de geldim. 18 yaşındaydım ve Avrupa’yı sırt çantamla otostop yaparak geçmiştim. O zamanlar, Bismarck’ın (yoksa Matternich ya da Talleyrand mıydı?) sözü hatırlatılarak Asya’nın Belgrad’da başladığı söylenirdi. Benim için o başlangıç yeri, Osmanlı minareleriyle Üsküp oldu; evinde kaldığım Müslüman eşraftan bir Arnavut’un şöminesinin üzerinde yeşil bir kumaşa sarılı Kur’an’ın iki yanında iki fotoğraf vardı: Enver Hoca ve Sultan Abdülhamid. Ulus ile imparatorluk. Ateist fakat Arnavut olan komünist ile Panislamcılıktan söz eden son Halife.
Sayfa 11 - MetisKitabı okudu
"Evet ama, siz'in kim için çalıştığınızı biliyoruz; o'nun ise bilmiyoruz."
Kültürlerin Bunalımı ve Evrensel
Özgürlük hiçbir kimliğin tuzağına düşmemektir. Dolayısıyla kimliğin artık rahatlatıcı bir zırh olmamasını sağlayan "hakikat anları"yla yakından ilgilenirim.
Reklam
Kartpostallarla işim yoktu artık. Hakiki hayat başlıyordu. Arayışlarımın değişmez bir noktası olacaktır bu: Kültürel yanılsamaya esir olmamak ve bir toplumu daha iyi anlamak için onun bayağı halini aramak.
Daha sonra Haziran 1969’da İstanbul’a döndüm ve benden az büyük Türk öğrencilerin kaldığı bir üniversite yurdunda bir hafta geçirdim. Pierre Loti Caddesi’ndeydi galiba, fakat daha sonra gittiğimde binayı bulamadım. O dönemde Topkapı’dan sonrası kırsal alandı; Galata Köprüsü üzerinde, sırtlarına astıkları ışıl ışıl bakır silindirleriyle su satıcıları vardı; geceleyin de Sultanahmet’ten Sirkeci’ye inen sokaklara girmeseniz daha iyi olurdu. Sultanahmet Meydanı’ndaki Pudding Shop, Afganistan, Hindistan ya da Nepal’e doğru yola çıkmış hippilerin ve gezginlerin buluşma noktasıydı.
Sayfa 11 - MetisKitabı okudu
26 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.