-Maksat yemek değil, muhabbet
-Elbette...Ciğerden almıyorsunuz...
-Bendeniz dolmaya bayılırım da...Güzel de yapmışlar.
-Burası ne fabrikası beyefendi?
-Vallahi iyice bilemiyorum ama,galiba makinelere filan bakılırsa, bir makine fabrikası olacak.
-Maşallah çok büyük bir fabrika...
-Efendim, ne de olsa medeniyet ilerliyor tabi...
Tavsiye ederim, uskumru dolmaları pek güzel.
Kitabı temin edemediğim için sesli denemek istedim youtube üzerinden bin pişmanım berbat bir seslendirme.
Aziz Nesin'in kemikleri sızlamıştır.
Çok hızlı okunmuş diyaloglardan hiç bir şey anlamıyorsunuz.
185 sayfa olduğu ve sadece 3 saat kadar sürdüğü için sabrettim lâkin bu kitabı harcayarak 5 puan vermeme engel olmadı ne yazık ki
Kazan TöreniAziz Nesin · Adam Yayınları · 1997473 okunma
Çok güzel bir rapor yazıldı:
«.......................... yüksek makamına».
«Memleketimizde yeni görülen «X» hastalığının mikrobunu, tedavisini, ilâç ve korunma yollarını araştırmak için kurulan Bilimsel Araştırma Kurulu, iki aylık uzun ve yorucu araştırmasından sonra, hastalığın ve bu hastalığın denize akan lâğımlardan geldiği haberini yayarak, halkın huzurunu kaçıranların, hastalığa tutulanların kendileri olduğunu meydana çıkarmıştır.
Saygılarımızla arzederiz.»
Bu rapordan sonra, işini tamamlamış olan Bilimsel Araştırma Kurulu dağıldı.
Öyle zengin oldum ki, dünya yüzündeki bütün paraları topladım, kimsede metelik kalmadı. Gazeteciler gelip röportaj yapıyorlar.
— Nasıl zengin oldunuz? Nasıl başarı kazandınız?
Doğrusunu hiç söyler miyim?
— Çalışmakla... Hayata beş parasız atıldım.
Bir konferans çekiyorum. Sonra yoksullara iyilik etmeye başlıyorum. Sömürdüğüm insanların çocuklarına bayram hediyesi çorap dağıtıyorum. Hasta işçiler için günde bir öğün piyaz verdiriyorum. Elinden topraklarını aldığım köylere avuç avuç toprak dağıtıyorum. Yapmadığım iyilik kalmıyor. Herkes benden «Ne iyiliksever adam!» diye sözediyor.
İnsanoğlu çiğ süt emmiştir. Ama bendeniz öyle değilimdir. Bendeniz doğar doğmaz annem vefat ettiğinden, hiç çiğ süt emmedim Beyefendi. Babaannem bendenizi, iyice kaynatılmış halis inek sütüyle büyütmüş Beyefendi.
- Çocuklar! Ahlâkın parayla pulla ilgisi yok. Tarihte öyle iyi ahlâklı insanlar vardır ki, açlıktan ölmüşlerdir. Ama ahlâklarına leke sürmemişlerdir.
- Öğretmenim, yâni bu ahlâk iyi bişey değil galiba...
Ayın tımarhanesi olan dünyaya bu delileri atarken, yanlışlıkla aralarına bir kaç da akıllı karışmış. Arasıra bu akıllıların çocukları dünyada görünür. Fakat dünya delileri, bu akıllı adamları deli diye tımarhaneye kaparlar.
Bir konferans çekiyorum. Sonra yoksullara iyilik etmeye başlıyorum. Sömürdüğüm insanların çocuklarına bayram hediyesi çorap dağıtıyorum. Hasta işçiler için günde bir öğün piyaz verdiriyorum. Elinden topraklarını aldığım köylülere avuç avuç toprak dağıtıyorum. Yapmadığım iyilik kalmıyor. Herkes benden «Ne iyiliksever adam!» diye sözediyor.
Gazeteciler gelip röportaj yapıyorlar.
— Nasıl zengin oldunuz? Nasıl başarı kazandınız?
Doğrusunu hiç söyler miyim?
— Çalışmakla... Hayata beş parasız atıldım.