İnsanoğlu çiğ süt emmiştir. Ama bendeniz öyle değilimdir. Bendeniz doğar doğmaz annem vefat ettiğinden, hiç çiğ süt emmedim Beyefendi. Babaannem bendenizi, iyice kaynatılmış halis inek sütüyle büyütmüş Beyefendi.
- Çocuklar! Ahlâkın parayla pulla ilgisi yok. Tarihte öyle iyi ahlâklı insanlar vardır ki, açlıktan ölmüşlerdir. Ama ahlâklarına leke sürmemişlerdir.
- Öğretmenim, yâni bu ahlâk iyi bişey değil galiba...
Ayın tımarhanesi olan dünyaya bu delileri atarken, yanlışlıkla aralarına bir kaç da akıllı karışmış. Arasıra bu akıllıların çocukları dünyada görünür. Fakat dünya delileri, bu akıllı adamları deli diye tımarhaneye kaparlar.
Bir konferans çekiyorum. Sonra yoksullara iyilik etmeye başlıyorum. Sömürdüğüm insanların çocuklarına bayram hediyesi çorap dağıtıyorum. Hasta işçiler için günde bir öğün piyaz verdiriyorum. Elinden topraklarını aldığım köylülere avuç avuç toprak dağıtıyorum. Yapmadığım iyilik kalmıyor. Herkes benden «Ne iyiliksever adam!» diye sözediyor.
Gazeteciler gelip röportaj yapıyorlar.
— Nasıl zengin oldunuz? Nasıl başarı kazandınız?
Doğrusunu hiç söyler miyim?
— Çalışmakla... Hayata beş parasız atıldım.
Yataktan doğrulup bir cigara içiyorum. Keyifle sıfırlarımı seyrediyorum. Maşallah, hepsi de tombul tombul, fıstık gibi. Genç, güzel kadınların dudaklarına, kalçalarına, omuzlarına, bellerine, göğüslerine benziyor. Zengin olmak ne de zevkmiş...
Her konuşmamın başında, bir kocaman lâf, kitaplara geçecek değerde bir büyük lâf ettiğim halde, hiç kimse ne bana, ne de lâfıma metelik vermez. Peki, bu büyük adam dedikleri neler söylemişler sanki... Falan büyük adam «yazın sıcak olur» demiş. Am'an ne espri, aman ne güzel söz...