Platon, Devlet'in ikinci kitabında bir çoban olan Gyges'in öyküsünü anlatır. Bir deprem neticesinde yarılan yerin içine giren Gyges, orada bir ceset görür ve cesedin parmağındaki yüzüğü alarak yeryüzüne çıkar. Bu, sihirli bir yüzüktür aslında. Parmağındaki yüzükle oynarken kaşı avucuna doğru çevirdiğinde görünmez olduğunu, kaşı eski haline getirince tekrar görünür olduğunu anlar Gyges. İnanılmaz bir güce sahip olduğunu farkedince yaptığı şey ise saraya girmek, kraliçeyi baştan çıkarmak ve kralı öldürüp yerine geçmek olur. Çünkü o, görünmediği zamanlarda toplumsal ahlâkın baskısından kurtulmuş, kendi iç ahlakıyla baş başa kalmıştır. İç ahlâkı ise bu kadardır. Nasılsa hiç kimse görmüyor!
İnternete dönersek. Eğer orada kendi gerçek ismimizi değil de bir nick kullanıyorsak parmağımıza Gyges'in yüzüğünü geçirmişiz demektir.
Acı: Kendimiz için çekersek bizi bencillestirir. Kendi acımızda bütün evrenin acısını tecrübe edersek olgunlaşırız. Acıdan acıya fark var.
Insaniyet: Her türlü davanın üstünde. Ve ben artık insanlardan insaniyete sığınıyorum.
Siyâset: Tek masumun acı çektiği yerde bütün geçerliliğini yitirir.
Savaş: Niye ki?
Seyahat: Evliya Çelebi gibi bir rüya görsem ben de. Şefaati unutmasam ama seyahat dilesem.