Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Kemalist Türkiye'nin Din Yanlışları

Mustafa Sabri Efendi

Kemalist Türkiye'nin Din Yanlışları Sözleri ve Alıntıları

Kemalist Türkiye'nin Din Yanlışları sözleri ve alıntılarını, Kemalist Türkiye'nin Din Yanlışları kitap alıntılarını, Kemalist Türkiye'nin Din Yanlışları en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Peygamber'i tasdik ediyorum deyip de tebliğ ettiği dinin ahkâmından herhangi birini kabul etmeyen adam ya mecnun olmak lazım gelir, yahut da müstehzi...
Onun için şimdiye kadar aklı başında olan her Müslüman, dininin teessüs etmiş akidelerini, ahkâmını, kazaya-yı mütearife halinde biliyor ve bunları iki manasıyla tanımakta hiçbir şüphe ve tereddüde düşmüyordu. Bu suretle, havassın tevatürüne avamın ve daha münasip tabir ile umumun malumat ve tevâtüratı da inzimam etmişti (eklenmişti).
Reklam
Günümüzde bu mealcilere böyle sert cevap bi İhsan Şenocak hocamız veriyor
Şimdi şunu söylemek istiyoruz ki ayetlerin delaletinden kaçmak noktaları arasalar da faide vermez. Çünkü din-i Islâmda tesettür-i nisvanının da, taaddüd-i zevcâtın da vücudu icma'-ı ümmet deliline müstenid olarak münakaşa götürmeyecek surette malum olan zarurât-ı diniyedendir. Ayetleri kendi zu'mlarınca (yanlış kanaatlerince) tevil etseler bile icma't te'vil edemezler. Buna hile girmez. Usûl-i fıkıh ulemasının "İcma, ayet, hadise takdim olunur" tarzındaki kaidelerinin hikmetini ben vaktiyle anlayamamıştım. Zamanımızdaki dinsizlerin hüsn-i niyete makrun olmayarak (dayanmayarak) bu meseleler hakkında teşviş-i efkara (halkın kafasını karıştırmaya) çalışmaları o kaidenin hikmetini bana anlattı. Şimdi onlar, ayetleri eğip bükerek arzularına göre istedikleri kadar mana arasınlar. Beri taraftaki icma'-ı ümmet sarahatlerine karşı nasıl çare bulacaklar?
İşte icmâ' ile sabit olan ve zarûrât-ı diniye sırasına giren dini bilgilerimiz de böyledir. Bunların içinde öyleleri vardır ki mütevâtir bulunmadığı ve icrası mertebe-i vücuba (vacip mertebesine) çıkmayan sünnet kabilinden olduğu halde din-i İslâmda mevcudiyeti icma'-i fukaha ve tevatür-i Müslimîn ile kat'iyet kesb etmiş zarurat-i diniyeden olduğu için esasını inkar edenler ikfar olunur(küfre düşer), ezan, hitan (sünnet), nikâh sünnetleri gibi.
Zaten icma'-ı fukahanın Kitap ve Sünnete takaddümünü (önceliğini) ifade eden kaide-i usûliyenin menşeide ehl-i icma' teşkil eden ulema ordusunun Kitap ve Sünneti daha iyi görmüş ve anlamış olmaları hakkındaki tabii kanaat değil midir?
Kitabullah'ın nurundan istifade kabiliyeti herkeste bulunamadığından gözü ve kalbi kararmış olanlar Kur'an-ı Kerim'i bile kendilerine vesile-i dalalet (aldanma vesilesi) yapabilirler. Kitabullah'da fena kalplerin hüsranını artırmak hassası da vardır.
Reklam
Zamanımızda dinsizlerin hakkında ayet yoktur diyerek itiraza kalkıştıkları birçok şeyler de hep bu kabilden idi. Yani hakkında ayet olmasa bile bu ahkâmın dinde mevcudiyeti başka tarik ile yani icma' ve tevatür tarîki ile sabit olmuştu. Zaten hakkında ayet olması da din-i İslâmda mevcudiyetine kanaat getirmek için lazım olacak değil miydi? İşte bu kanaat başka vesâitle hâsıl olmaktaydı.
Din-i İslâm kadar ahkâmı mahfuz ve mazbut bir din yoktur. Bunun için sarf olunan himmet akıllara hayret verir. Her asırda telif edilen binlerce kütüb-i fikhiyeyi açarsanız İslâm dini hakkındaki malumata ait olarak Asr-ı Saadet ve Asr-ı Ashab'tan başlayıp asırların üzerinden akan muazzam bir nehr-i tevâtürün (gelenek nehrinin) zamanımıza dayandığını görürsünüz. Hem bu tevatür, yukarıda da söylediğimiz vecihle alelade bir tevâtür değil de her asrın havas ve münevverânının tevâtürüdür.
Nitekim şu ayet-i kerimeler de buna işaret eder: "Ve nünezzilü mine'l-Kur'ani mâ-hüve şifaün ve rahmetün li'l-mü'mine ve lâ-yezidü'z-zâlimîne illa hasârâ" (Biz Kur'an'dan, müminler için şifa ve rahmet olacak şeyler indiriyoruz. Zalimler için ise Kur'an sadece onların hüsranlıklarını artırır.) "Ve iza enzelet süratün feminhüm men yekulu eyyüküm zadethü hazihi imana. Feemmellezine amenu fezadethüm imanen ve hüm yesteb şirun ve emmelezine fi kulubihim meradün fezadethüm ricsen ila ricsihim ve mâtú ve hüm kâfirûn" (Kalplerinde hastalık olanların ise, pisliklerine pislik katmış, küfürlerini artırmış, böylece kafir olarak ölüp gitmişlerdir. Görmüyorlarmı ki; onlar her yıl bir veya iki kere belaya çarptırılıp imtihan ediliyorlar, sonra ne tövbe ederler, ne de ibret alırlar).
Böyle sert üslupla dini tahrif edenlere vuranların hastasıyız...
Ömürlerini Kur'an-ı Kerim'in elfaz ve ma'anisi (lafızları ve anlamları) arasında ifna eden Kur'an-ı Kerim ile beraber Cenab-ı Peygamber Efendimizin sünen-i kavliye ve fiiliyesini (sözlü ve filli sünnetlerini) Ashab-ı Kiram'ının telakki ve teamülünü göz önünde tutarak mesail-i şer'iyye üzerinde icma' ve ittifak ile rey veren tabakat-ı fukaha, bugüne kadar Kur'an-ı Kerim'deki fidye ayetini görmediler de âyât ve hâdisi uzaktan işiten bugünün iki buçuk sahte müctehidi mi bunun farkına vardı?
Reklam
İcma'a müstenid ahkâm-ı şer'iyyenin böylece tevatüre iktiran ederek zarurat-ı diniye sırasına girmiş olanlardan her hangi birini tanımamak, istihfâh etmek din-i İslâm ahkâmından olduğu şüphe götürmeyen bir şeyi inkar ve istihfaf etmek olduğundan Müslümanlıkla telif kabul etmeyecek ve kalbin tasdikine münakız ve münafi (aykırı) düşecek bir küfür telakki ediliyordu.
Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi'den, Mealci/Reformist inkarcılara cevap
En ziyade ma'ruf olan savm, salat, hac, zekat farizaları değil mi? Halbuki bunlardan her birinin ayetle sabit olan miktarı muhtac-ı tefsir birer mücmelden (özetten) ibarettir. Namazı kaç vakit kılacağız, kaç rekat kılacağız ve nasıl kılacağız? Bütün bu tafsilat, Kur'an-ı Kerim'den anlaşılmaz. Hadisler de mütevâtir olmayınca ne yapacağız? Beş vakitte kıldığımız namazların zarurât-ı diniyemizden olduğunu hangi esasa bina edeceğiz? Hac nasıl ifa olunur? Haccın ihramına ve sene içindeki eyyam-ı mahsusasına (belli günlerine) varıncaya kadar bütün feraizini ve şeraitini Kur'an-ı Kerim'den mi anladık? Orucun herkes için muayyen bir farz değil de fidye ile muhayyer bir farz olduğunu Kur'an-ı Kerim'den istihraca çalışan yeni müctehidler(!) var. Zekâtın da ne olduğunu ve ne kadar verileceğini ayetlerden anlayarak tayin edemeyiz. Bu mesail hakkında izahat veren hâdis-i şerife de mütevatirattan değilse ne yapacağız? İşte bütün bu şüphelerin köklerini icma'-ı ümmet keser. Biz. asr-ı saadette Ashab-ı Kiram'ın Peygamber Efendimizin arkasında kaç vakitte, kaç rekat namaz kıldıklarını, nasıl oruç tuttuklarını, nasıl zekât verdiklerini, nasıl hac ettiklerini ve bu hususta ulemanın icmâ' istediği noktaları batnen ba'de-batnın (kuşakran kuşağa) bizlere kadar îsâl eden (ulaşan) büyük bir tevatürle biliyoruz. Hem şüpheye mahal olmayacak surette biliyoruz.
Haydi biz düşmanları olalım, akıl ve mantık da onların düşmanlarından mıdır? diyecektim. Halbuki akıllılık ile aralarının daha fazla açık olduğunu hatırladım!
Müslümanlar! Gözünüzü açın ve gerçek amacın dini kıymetinden düşürmek olduğunu artık anlayın! Herhangi bir ilim gibi din ilminin ne kadar ehemmiyeti olursa ulemasının sözleri de o nispette işitilir ve muteber olur. En açık mantık yolu bu değil midir?
71 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.