Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kendilikten Kaçış- Sınırları Yıkmak Birliğe Duyulan Açlık

İlany Kogan

Öne Çıkan Kendilikten Kaçış- Sınırları Yıkmak Birliğe Duyulan Açlık Gönderileri

Öne Çıkan Kendilikten Kaçış- Sınırları Yıkmak Birliğe Duyulan Açlık kitaplarını, öne çıkan Kendilikten Kaçış- Sınırları Yıkmak Birliğe Duyulan Açlık sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Kendilikten Kaçış- Sınırları Yıkmak Birliğe Duyulan Açlık yazarlarını, öne çıkan Kendilikten Kaçış- Sınırları Yıkmak Birliğe Duyulan Açlık yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
134 syf.
5/10 puan verdi
·
22 günde okudu
Kitabın adını güzel koymak, kitap severlerin kolayca avlanılabileceği olta yemlerinden biridir. Bu anlamda ben psikolojiye ilgi duymakla birlikte asıl beni çekenin kitabın ismi olduğu gerçeğini itiraf etmeliyim. Fakat kitapta ne buldum biri baş rolde ve kitabın çoğunu oluşturan psiko-klinik bir vaka ile diğer ikisi ise bu vakanın içselleştirilmesinden faydalanılarak daha kısa ifade edilmiş psikanalitik incelemeleri kapsıyor. Son dönemde popüler olan psikolog ve hasta ilişkilerinin daha üst düzey işlendiği akademik bir anlatım sunusuyla karşı karşıya kaldım. Bazı yerlerinde sıkıldım, bazı yerlerinde ciddi düzeyde dikkat topladım. Fakat genel itibariyle psikoloji alanıyla akademik düzeyde ilgilenmiyorsanız eserde zorlanacağınızdan emin olabilirsiniz.
Kendilikten Kaçış- Sınırları Yıkmak Birliğe Duyulan Açlık
Kendilikten Kaçış- Sınırları Yıkmak Birliğe Duyulan Açlıkİlany Kogan · İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları · 201615 okunma
Ego, bireyin iç ve dış dünyaları arasında, iç­sel psişik dünyası ve diğer insanların psişik dünyaları arasında bir hat çizen yüzeydir, Anzieu ve Houzel'in "psişik zarf" adını verdikleri bir yüzey.
Reklam
...sağlıklı bir kimliğin alameti farikası olan "de­ğişimin tam ortasındaki süreklilik"...
Freud (1912-13) yasın sonlanımını şu şekilde tanımlamıştır: "Yas tut­ma ödevi, sağ kalanın anılarını ve umutlarını ölüden kopartmaktır." (s. 65). Anna Freud (1960) bu tanımı geliştirerek, "analitik anlamda alındığında yas bireyin dış dünyadaki bir gerçeği (yatırım yapılmış nesnenin kaybı) kabul et­ me ve iç dünyada buna karşılık gelen değişiklikleri (kayıp nesneden kendini geri çekme) gerçekleştirme çabasıdır" (s.58) der. Bowlby (1961) yası sevilen nesnenin kaybının harekete geçirdiği psikolojik süreç olarak görmüş ve bu­nun genellikle nesneden vazgeçilmesine götürdüğünü öne sürmüştür. Diğer açıdan, yas yaşamın bir evresinden diğerine büyümeye ve değişi­me eşlik eden süreçtir. Pollock (1978) yasın yalnızca nesne-kaybıyla bağlantı­lı bir süreç olmadığı, aynı zamanda büyüme ve gelişmeyle de bağlantılı oldu­ğu sonucuna varmıştı. Ona göre yas "yeni bir iç denge düzeyinin ve bununla bağlantılı dış dengenin yeniden kurulmasını içeren dizil ardışık evrelerde ortaya çıkan evrensel ve uyuma yönelik bir dizi intrapsişik işlemdir" (s. 262).
Çocuğun anne babasının travmasını tekrarlama aracı olarak sömü­rülmesi yoluyla örselenmesi: anne baba, kendisiyle çocuğu arasın­da geçirgen bir zar yaratır ve yıkıcı doğaları yüzünden kendi içinde tutamadı­ğı veya diğer yetişkin eşlerle paylaşamadığı yas ve saldırganlık duygularını bu zar aracılığıyla çocuğa iletir. Aslında bir yansıtmalı özdeşleşme olan bu süreç, anne babanın kendileri için ölümcül olabilecek muazzam öz-yıkıcılığını azalt­ma işlevi görür.
Bir sevgi nesnesi yitirildiğinde, yalnızca aktüel nesneyi yitirmekle kalmaz, kendiliğimizin o nesnenin içimiz­deki tamamlayıcısı olan yanını da yitiririz; bunun yanında onunla yakın bağ­lantı içinde olan iyilik halini de.
Reklam
Düşlem yoluyla örselenme: Ebeveynini anlayarak ona yardım etmek için bitmez tükenmez çabalar içine giren çocuk travmatik yaşantıyı ve eşlik eden duygulanımları düşlemde yeniden yaratmak yoluyla onun başından ge­çenleri yaşantılamaya çalıştığında bu durum oraya çıkar.
Geçmiş ve bugün bilinçdışında birbirine geçer, geçmişteki anlamlar şimdinin anlamları olur ve bugünün anlamları geçmişinkileri etkiler ve değiş­tirir.
Anne babanın duygusal erişilmezliğinden kaynaklanan örselenme: Toptan eşduyum gereksinimini doyurarak ebeveyni rahatlatmaya çabalayan çocuk, bir yandan aslında kendisine anne babalık yapacak olanı ararken, muhtaç ebeveyni beslemek üzere onunla bir tür birlik hali başlatır.
Patoloji, ego ile dış dünya arasındaki sınır çizgilerinin belirsiz olduğu ya da gerçekten yanlış çizilmiş olduğu çok sayıda durumla bizi tanıştırmıştır. Kişinin kendi bedeninin, hatta kendi zihinsel yaşamının bazı kısımlarının - algıları, düşünceleri ve duygularının - kendisine yabancı, egosuna ait olmayan şeyler olarak yaşantıladığı durumlar vardır... Demek ki, kendi egomuzun duyguları bile bozukluklara maruz kalabilir ve egonun sınırları sabit değildir.
32 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.