"Ben devrimci değilim. Ben deneyimsiz bir adamın. Böyle şeylerden anlamam ki. Ben bir tamirciyim. Kırılan ne varsa tamir ederim- yürek dışında." bu ifade çok hoşuma gitti ve bu kitabı edinip okumaya karar verdim. Kitap içerisinde tamir edilemeyecek, düzeltilemeyecek olan şeyin ise boşa giden bir insan ömrü olduğunu anladım. Oysa ne güzel hayaller ile yola çıkmış tamirci. Neler istediğini çok iyi biliyordu bilmediği ise medeniyet, makam, ülke adı altında bir yığın zorbanın varlığıydı.
Kitap ilgimi çeken ifadelerden biri ise tamircinin siyaset konusunda en sonda vardığı ifade idi. Anladım ki diyor tamirci bir insanın hele de bir Yahudinin siyasetle bağlantısız hayatı olamaz. Eziyet gören bir toplumken öğrenecek iki şey vardır. Ya eziyetlerden hınç ile çıkılır ve daha ağırı ile geri dönülür. Ya da ders çıkarılır adaletli bir düzen kurulur ya da bu niyetle yola çıkılır. Ama herhalukarda siyasete bulanmış olunur. Bu toplumun ilkini seçmesi ayrıca üzücü. Kurtuluş savaşında emperyalizm ile savaşıp demokratik duruş seçen toplumlardan olmak hayal değil seçim farkı.
Kitapta ilgimi çeken diğer bir ifade ise medeniyet bakışı. Sadece bir insana iftara atıp, yasal olmayarak hapishanede tutup ona olmadık işkenceler yapmak ve bu işkencelerin asıl amacının siyasi bir katliyam yaratmak olması ne kadar acı. Bu sadece 1900'lü yıllarda yaşanan olaylar değil hala bazı durumlardan kullanılmaya çalışılan ortak bir tutum. Kitapta dediği gibi "İşler değiştikçe aynı kalır." Biz hep yanı yerde sayan medeniyete sırtını yaslamış insanlar topluluğuyuz ve kimsenin kimseye saygısı, sevgisi, tahammülü kalmamış.