Kim Bulmuş Ki Yerini kitaplarını, Kim Bulmuş Ki Yerini sözleri ve alıntılarını, Kim Bulmuş Ki Yerini yazarlarını, Kim Bulmuş Ki Yerini yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Kişinin ikiziyle -ruh ikiziyle- buluşması, zamansal varliğında bir nevi ebediyeti yakalaması, dolayısıyla fâniliğinin üstüne yükselmesi değil midir bir bakıma? Kend'oluşun en esaslı yolu -ötekini demeyeceğiz burada- ikizini yani benzerini bulmaktan geçiyor belki de. Kişinin basitçe ötekisi değil de, 'hem kendisi, hem de başkası'dır ikizi, Ona kavuşmak 'kendinden başka'ya değil de 'kendindeki başka'ya kavuşmaktır daha ziyade. Kişi sevgili ya da dostla 'aynı bedende iki ruh' gibi ya da
aynı karında iki kardeş gibidir..."
"Yürürüz, yol bizimle yürür.
Yürüyen yola yoldaş oluruz.
Yürüyen yolun yürüyüşüne tanık oluruz.
Tanığızdır, çünkü yoldaşızdır.
Yoldaşızdır, çünkü yoldayızdır.
Yolda olmak yolla birlikte yürümektir.
Yolla birlikte yürümek yollaşmaktır.
Yolda, yol ve yolcu birbirine karışır.
Yolda-oluş.
Yol yolcunun, yolcu yolun refiki olur. Başlangıcı izhar eder ve bu refakat, başlangıcı açımlar. Demek ki başlangıç yolda-oluştadır. Ve başlangıç yolda-oluşu toparlar."
"Yürüdükçe başlangıçtan uzaklaşıyor değilizdir; bilakis biz, başlangıca doğru yürürüz, yüreğe doğru, yürümek başlangıcı keşfe yönelmektir; başlangıç ardımızda bıraktığımız şey değildir; ama o, önümüzdedir. Yolda,her adım bir başlangıç, başlangıca bir yönelmedir.
Biz ona doğru yürüdükçe o kendini bize açar..."
"Duygulanımlarımız içerisinden geliyor dünya bize ve aynı zamanda biz duygulanımlarımızla biçimlendiriyoruz dünyayı. Güzel bakınca güzel görüyoruz, kötü bakınca kötü. Güya dünya orada, oysa dünya bizde. Dünya ile ilişkimiz daima
kendimizden hareketle. Ya da șöyle: Dünya kendimizden kendimize hareketin tam da orta yerinde. Sabır ve onun eksikli kipi sabırsızlık da dâhil bu harekete. Hakeza umut ve karamsarlık da. İnkıbaz ve inbisat da..."
"Uzak, çok uzak bir yerden bura'ya
konmuş-kondurulmuş bir yabancı gibiyim. Gece aynada yüzünü arayıp bulamayan, gün yüzüne kavuşunca yüzünü hatırlayan şu yabancı gibi. Nereden geldiğimi, kimin nesi olduğumu, bura'da ne aradığımı soruyorum kendime. Acep bu yaban ile ben nereden geldim, niye geldim? Bura'da zorum ne?
...Dünyanın orta yerinde bir garibim. Yabanda..."
"Bırak dünya orada kalsın.
İşvesiyle, iğvasıyla.
Bırak seni çağırsın gönül çelen kokularıyla, aşüfte gibi sokulmak için koynuna.
Bırak onu işveyle debelensin orada!
Dünya cam kadar yakın sana, yine de uzakta ama."
Özne mutlak anlamda hiç de kendiyle özdeş (kendiyle kaim) değildir, ama doğrusu bir başka özneyle özde eştir. İşte bu özde eşliktir ki özneler arası ünsiyeti peyda eder -bu en yalın anlamıyla s(ev)gidir. Bu, söz gelimi eşimle aynı evi paylaşmamdır, aynı evi, aynı rahmi, aynı karnı... Eş'liği dar anlamda almamak lazım. Öznenin özneyle bitişikliği, komşuluğu, kardeşliği (karın-daşlığı), kısacası eşliği söz konusudur. Özdeşlik değil, öz-de-eş-lik kısacası..."
"Değil mi ki ancak Hak'tır kaim binnefsihi,
demek ki özne ötekiyle ünsiyeti içre/ötekiyle ünsiyeti sayesinde kaimdir. Bu özne, şu özne ile öz-de-eş'tir. Dolayısıyla bir öznenin yalıtık özdeşliği değil ama bir başkasıyla öz-de-eş-liği ona kimliğini veren onu o kılan..."