Söylenmeler

Kim Bulmuş Ki Yerini

Özkan Gözel

En Eski Kim Bulmuş Ki Yerini Gönderileri

En Eski Kim Bulmuş Ki Yerini kitaplarını, en eski Kim Bulmuş Ki Yerini sözleri ve alıntılarını, en eski Kim Bulmuş Ki Yerini yazarlarını, en eski Kim Bulmuş Ki Yerini yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Düşüncelerime hükmümü geçiremiyorum, onlar boyuna, ardı ardına düşüyorlar, düşüyorlar, düşüyorlar zihnime... Akışı durduramıyorum. Zapturapt altına almak ne mümkün! Düşünceler iradi bir üretim değil, varit şeyler: düşen, düşüveren, gelen, geliveren şeyler!
Doğrusu, “Dünyada garip bir yolcu gibi ol!” hadis-i şerifi yolumu aydınlatıyor. Gelgelelim garipliği/mi ne yapsam kanıksayamadım bir türlü! Zaten nasıl olabilir ki bu?! Fikrimce bura'dan-olma-ma ve dolayısıyla yerini yadırgayıp kendini yeryüzünde yersiz bir fazla olarak duyumsama tarzında ortaya çıkan bu asli gariplik hâletiruhiyesi, çıtkırıldım özneliğin tam da özüne içkin bir şey. Daha ziyade, mevcut durumun sınırlarını işaret eden sınır-durumlarda faş olan ve öznenin künhünü ele veren bir hâlet bu.
Reklam
Dünyaya doğru kendimden çıkmak istiyorum arada bir; çıkmak, çıkmak... Buna can atıyorum bazı anlarda; temas arzusu depreşiyor derunumda; ne mümkün ama, kendim dediğim içine yuvarlandığım, içinde yuvalandığım dipsiz bir kuyu -başaramıyorum. Biri gelse kuyunun başına, bakracı sarkıtıp da beni görüp “hâzâ gulâm!” dese diye nefesimi tutmuş bekliyorum Yusuf gibi. Ve hâlâ hâlâ hâlâ kendi içime, içimin kuyusuna düşmeye devam ediyorum ağır ağır; çekilmekteyim içe, dibe, kendime; özvarlığıma doğru emilmekteyim mütemadiyen. Sise gark olmuş bir hâlde kendi boşluğuma yuvarlanmaya devam ediyorum habire; bir yere tutunmak nafile!
Dal dünyama, dalabilirsen; sislen biraz olmaz mı, hislen biraz bencileyin! Sana değmek istiyorum, olmuyor; sisten gözümü alamıyorum. Ne-yer'deyim, sen yoksun. Bende amâ yalnızlığı, bende kavurucu ıssızlık! Şimdi gel gelebilirsen yamacıma, sokul bulutuma, bakraç sarkıt ya da kuyuma. Atla çiti, geç dereyi, arala perdeyi. Geçit bul “olmadan önceki” hâle. Sise bulan biraz, olmaz mı? . Yoksa göçtü de kervan, kalakaldım mı dağlar başında!?
Hava rüzgârlı, içim de öyle. Yanımdan geçiyor aşinası olmadığım silüetler. Elektrik faturasının son günü; bunu hatırlıyorum, “Hay aksi!” diyorum kendi kendime. Sağa dönüp caddeye sapıyorum. Dünyadayım bunu anlıyorum ve fark ediyorum dünya varmış ama sen hâlâ yoksun. O gariplik bir kez daha yokluyor ta derunumdan beni. Rüzgâr hafifçe esmeye devam ediyor, içim dalgalanır gibi oluyor. Bir mısra mırıldanıyorum, kıpırdıyor dudaklarımın ucu: İstanbul'un orta yeri sinema...
Yine, yeniden yolculuk görünüyor bana, Koyu buluttan henüz çıkmışım, Kervanla birlikte şehre doğru yol alıyorum. Sen yoksun hâlâ. Kalabalık içinde yalnızlık bu defa da. Yokluğunda varsın ama, benimlesin, Özvarlığıma dâhil var-yok arası varlığın. Yoksa sen de mi koyu bulutun içindesin, kör kuyunun dibindesin? Sen de mi oradan çıkarılmayı bekliyorsun? Gel, bekliyorum. Bekle, geliyorum...
Reklam
30 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.