Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.31
Kiraz Çiçeklerinin Altında
Heigo SakaguçiYüksek Puanlı Kiraz Çiçeklerinin Altında Yorumları ve İncelemeleri
Yüksek Puanlı Kiraz Çiçeklerinin Altında sözleri ve alıntılarını, yüksek puanlı Kiraz Çiçeklerinin Altında kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.Puan
710 üzerinden
Japon Edebiyatı bağımlılığım kaldığı yerden devam ediyor
Kitap iki öyküden oluşmaktadır. İlk öykünün ismi aynı zamanda kitabın ismi.
Kiraz Çiçeklerinin Altında. En sevdiğim hikayede bu oldu.
Dağlarda yaşayan haydut öykümüzün ana karakteridir. Bir gün yine yol kestiği esnada yağmaladığı adamı öldürür ve karısının güzelliğine tutulur. Kadını kendisine eş olması için kaçırır. Fakat ilerleyen zamanlarda kadının canice ve sapıkça istekleri ve ruh haline tahammül edememeye başlar. Kadın şehir hayatına özenir ve şehirde yaşamak ister fakat haydut şehir hayatına asla uyum sağlayamaz.
İkinci öykünün ismi ise Aptal. Bu öykü Amerikan savaş uçaklarının bombardımanına maruz kalan Japonya'nın bir kentinde yaşayan İzava isimli gencin bir gün odasında bulunun dolapta Aptal ismini verdiği kadını bulmasını ve olayların ilerleyişini konu almaktadır.
İkinci Dünya Savaşı sonrası Japonyası'nın ruh halini ve kimlik bunalımını en iyi yansıtan yazarlarından biri Ango Sakmaguçi, korku, travma ve ölümle yüklü iki uzun hikaye anlatıyor.
Keyifli okumalar..
Karısının bitmek bilmeyen tutkusu için onlarca kelleyi hiçe sayan seri katil bir adam ve hiçbir durumdan memnun olmayan, şehir hayatına bağlı bir kadın. İlk kısa öykümüzün konu ve karakterleri bu temel üzerine. Son sayfaları okurken tıpkı bir tiyatro sahnesi izliyormuş gibi bir his içinde bulunuyorsunuz. Bazı yerler uzunca yazılıp bırakılmış algısı yarattı bende.
Asıl kalbe çarpan bölüm kitabın ikinci yarısı -yani "Aptal" başlıklı öykü-. Sonu gelmeyecek gibi görünen Amerikan hava saldırıları ve bu saldırıların Japonya üzerindeki etkileri... Müthiş bir betimleme görüyoruz bu safhada. Ruhu ve bedeni ayrı adeta ölmüş bir kadın ile yalnızca 200 yen civarı parayla ayakta kalmaya çalışan İzava'nın çarpıcı bir hikâyesi. Dört bir yandan insanların çığlıkları, ucu bucağı olmayan bombalamalar, yanmaktan kül haline gelen binalar ve korkunç sirenler ile sarsılan bir şehir. Trajik bir yaşam içerisinde barınan bu insanların kaçma hikâyesine göz atıyoruz, kimi yerde bizde onların içinde yaşıyoruz.
Çok farklı bir bölümdü bence. Uzun zaman sonra elime aldığım bir kitabın içindeki savaş sahnelerini yaşayıp durdum. Güzel bir öykü kitabı örneği. Kısa sayfalı oluşundan ötürü hemencecik sona eriyor, size de oturup hayal etmesi kalıyor. İçerisinden insana dair hoş alıntılar bulabileceğiniz doludizgin bir kitap olmuş.
Müthişti.
İthaki yayınlarının Japon Klasikleri serisinin son üyelerinden biri olan 'Kiraz Çiçeklerinin Altında' kitabını severek okudum. Kitapta iki tane hikâye var, hem anlatımı hem de sayfa sayısı az olduğu için bir çırpıda okunabilir diye düşünüyorum. Yazarımız Ango Sakaguchi de tıpkı Dazai gibi karanlık, kasvet, ve karamsar temaları kendine yurt edinmiş. II. Dünya Savaşı'nın izlerini hayatında da taşıyan Ango, gördüğümüz kadarıyla bunu hikayelerine de yansıtmış. Evet gelelim hikayelerimize..
1) Kiraz Çiçeklerinin Altında
Sakura yani bizim bildiğimiz adıyla kiraz çiçekleri Japon edebiyatının belli başlı imgelerinden biridir. Sadece edebiyat alanında değil hayatlarının her döneminde önemli bir simge olarak yerini almıştır. Sakura, Japon kültüründe ölüm ve yeniden doğuşun beraberliğini simgelemektedir.
Hikayenin başlarında büyülü bir sakura ağacı bizi selamlar. Daha sonrasında bir eşkıya ve kaçırarak evlendiği bir kadının hikayesine şahit oluruz. Fakat bu evlilik görünenden ötedir; şiddet, kan, vahşet ve saplantılarla sarılıdır. Metafor olarak da kullanılan sakuranın dönüşümüne şahit oluruz.
2) Aptal
Aptal, Ango'nun ikinci hikayesidir. Bu sefer II. Dünya Savaşı'nın tam ortasında kendimizi buluruz. Yıkık dökük harabe hayatımız çevrenin ve insanların halleriyle daha berbat bir hale gelir. Okurken Ryunosuke Akutagava havasını hissettiğim bir öykü oldu. Bolca karamsarlık size merhaba diyor.
Genel olarak kitabı beğendim, Japon klasiklerine yeni giriş yapan herkes rahatlıkla okuyabilir.
Puanım 4/5 (%76/100)
Ango Sakaguçi ile tanıştığım kitap bu oldu. Dazai ve Oda ile arkadaşlığını biliyordum zaten. Bu yüzden yazdığı konuların da dilinin de onlara benzeyeceğini tahmin ediyordum. Okurken de özellikle Dazai'ı çok hatırlattı bana. Kitapta iki öykü var ve kitaba adını veren öyküyü ben daha çok beğendim. Adamın korkusu, dünyaya ve diğer insanlara hissettiği yalnızlık ve genel bir kimlik arayışı bence çok güzel işlenmişti. Zaten kimlik arayışı düşüncesi Dazai başta olmak üzere birçok Japon yazarın (özellikle de savaş sonrası) işlediği bir konu. İkinci öykü "Aptal" oldukça melankolikti ve savaşın kötü yanlarını başarılı bir şekilde gösteriyordu. Dazai sevdiğim için Ango'yu da sevdim. Öneriyorum efenim. Ha bu arada çeviri bence güzeldi ama yazım hataları gördüm birkaç yerde.
Başarılı iki öyküye ev sahipliği yapan, ilginç bir kitap. İlk öykü biraz gerçek üstü, fabtastik bir öyküyse de ikincisi savaş bombaları altında buz gibi gerçek bir öyküydü. Her iki öykünün de kadın karakterleri ahlâksız da olsa, aptal da olsa, deli de olsalar son derece cesur insanlar bana göre.
Erkek ana karakterler ise onlar farkında olmadan onları etki alanına alan kadınların güdümünde bize hikâyeyi anlatan figüranlar sadece.
Severek okudum. Tavsiye ederim.
‘Geleceğe dair yaşama isteğini artıracak hiçbir umudu yoktu. Hemen şimdi kadından kurtulsa bile nereye gidecekti? Nerede bir umut bulacaktı? Hangi amaçla yaşıyordu? Kalabileceği bir ev var mıydı? Başını sokacağı bir delik, uyuyacağı bir yer var mıydı artık? Bu soruların yanıtını bilmiyordu. Amerikalılar karaya çıkacak, göklerde ve yerde her türlü yıkım yaşanacak; savaşın yıkıcılığının yaydığı devasa sevgi her şeyi tarafsızca yargılayacaktı. Artık düşünmeye bile gerek yoktu.’
.
Bu umutsuzluk çok tanıdık. Umutsuzluğun içindeki ihtimal de. Osamu Dazai’nin satırları gibi. İki öyküden oluşuyor Kiraz Çiçeklerinin Altında. Bir öykü kitaba adını veren öykü iken diğerinin ismi ise Aptal. Tür ve anlatımları farklı bu iki öyküyle Ango Sakaguçi ile güzel bir tanışma oldu. Özellikle Aptal’ı çok sevdim.
.
Edanur Adalıoğlu Şen çevirisi, kapakta yer alan Koson Ohara illüstrasyonuyla~
Kiraz Çiçeklerinin Altında - Ango Sakaguçi
İthaki Yayınları - 78 sayfa
Japon klasikleri 32
️7/10
•Sakaguçi, Osamu Dazai ve Sakunosuke Oda’yla birlikte Japon edebiyatının serseri tarafını temsil eden ‘Buraiha’ edebiyat topluluğunun öne çıkan isimlerinden. Kiraz Çiçeklerinin Altında kitabında ise genel anlamda ikinci dünya savaşının etkisinde yazılan iki adet uzun öykü okuyoruz.
•Genel anlamda Japon edebiyatı fazla okuyan birisi olarak savaş etkisinde yazılmış öykülere artık az çok alışmış durumdayım. Her yazarın savaştan etkilenmesi ve bunu eserine yansıtması bambaşka oluyor. Tam alıştım demişken Sakaguçi bana bu savaşın getirdiği ruh halinin bambaşka bir yönünü tanıttı. Kitabın kapağına bakınca yumuşacık bir şey okuyacaksınız sanıyor olabilirsiniz, işte tam bu anda gerçeklik yüzünüze çarpıyor. Korku, gerilim, ölüm temasının ağırlıkta olduğu kızgın öyküler bunlar. Okurken hep bir diken üstündesiniz ve tabiri caizse ‘rahatsız’ hissediyorsunuz. Aslında savaş denen şey tam olarak bu. O kimlik bunalımını, korkuyu, hiçbir yere ait hissedememeyi sonuna kadar hissediyorsunuz. İkinci öykü olan ‘Aptal’ uzun zamandır okuduğum en çarpıcı öykülerden biriydi.
#angosakaguçi #kirazçiçeklerininaltında #japonedebiyatı #japonklasikleri #okudumbitti
Kitap iki hikâyeden oluşuyor, Osamu'nun kitaplarını seven insanlar büyük ihtimalle bunu da sever. Rahatsız edici şeyler var. Ben iki hikâyeyi de eşit derecede beğendim ama ikinci hikâyeyi birazcık daha sevmiş olabilirim, sebebi hikâyenin amerika japonya savaşı sırasında geçmesi olabilir.
ölümler, travmalar, korkular, sahte mutluluklar, kötü bir ruh...
Kitap iki hikâyeden oluşuyor.
İlk hikaye de fazlasıyla midemi bulandıran olaylar oldu.
Bunlar insan öldürme gibi şeyler olsa da cinayet olsun, saçma fantazileri olan şeyleri izlemeyi ve okumayı sevmeyen biriyim. Ama bu tarz seven insanlar çok ve onlara hitap edeceğini de düşünüyorum.
İkinci hikâye de savaş yılını anlatıyor olsa da orda ki kadın karakteri çözümlemek istesemde pek kafa yormak da istemedim açıkçası. Yazarın hangi kimliği yansıttığını az çok çözer gibi olsam da hikaye beni kendi içine çekmedi maalesef.
(hikayelerden bahsetmek istemiyorum. zaten kısalar ve küçük bir ayrıntı versem az çok ne olduğu anlaşılıyor gibi gelebilir o yüzden okuyacaksanız merak uyandırmasını isterim sizin için.)
Yazarın mükemmel bir dili var ama biraz da psikopat olduğunu düşünüyorum. Tarzım olmayan bir konusu olduğu için kitap bana hitap etmedi.
Yazarın az çok hayat hikayesine bakınca zaten ruhunda biraz da olsa şiddete meyilli birisiymiş gibi geliyor ve bu sayede de aslında hayal dünyası geniş olup bu tarz kitaplar yazmış dedirtiyor.
Kitapta beğendiğim şeyler de vardı aslında farklı bir uyarlama ile hikayeyi kendim tasarlıyor olsaydım, hayal dünyamda ilk yazdığı hikâyeyi çok farklı ve felsefi boyutlara taşırdım gibi geliyor. Tabi kendisi de felsefe bölümü okumuş ama bu kadar korkunç ayrıntılı şeyler yazması hoşuma gitmedi.
Bir şans verilecek bir kitap tabi ölüm, kanlı ve farklı fantazileri olan psikopat, şeytani şeyler sevmiyorsanız okumazsanız da olur gibi..