Cemil Meriç, Kırk Ambar (1.cilt) kitabında şöyle diyor: "Seziş demek, nesnelerin arkasında, nevileri ve düşünceleri görmek demek." Bence bu insanlar için de geçerli.
Osmanlı kendini imanda veya aksiyonda gerçekleştirir. Gevezeliği vakarına yakıştırmaz. Teşhir etmez yaralarını. Hikâyeleri ya bir kahramanı edebileştirir, yani bir nevi destandır; ya bir ahlak dersi verir, yani zamanın ve coğrafyanın dışındadır.
Bir ifşa değil, bir ikazdır, bir ikaz veya bir zihin temrini.
Roman, başlangıcından itibaren, bir ifşadır. Osmanlı'nın ne yaraları vardır, ne de yaralarını teşhir etmek hastalığı. Hikayeleri ya bir destan parçasıdır, yahut hisse alınacak bir kissa.