POYRAZ VE GÜNEŞ
Hırçın Poyraz ve sakin Güneş yıldızlar ve yüce Jüpiter huzurunda kapışmışlar iddia ettiği şeyi ilk kim kanıtlayacak diye.
Arazinin ortasında ilerliyormuş bir yolcu, şans bu ya hayli uygun görünmüş iddia için şu nedeni uydurmak;
“Harmanisini çıkartıp yolcuyu çıplak bırakmak.”
Rüzgarın gücüyle gökyüzü gürlemiş hemen ve soğuk bir sağanak yağmur bastırmış. Adam korunmak için daha çok çiftleyip sarınmış harmanisini, rüzgarlı hava çekiştirdiği için açılan eteklerini.
O zaman güneş zarif ışınlarını yayıp yükselmiş olanca sıcaklığı ile.
Ta ki yolcu yorgun bedenini dinlendirmek isteği ile toprağa oturup harmanisini çıkarıncaya kadar.
İşte o zaman iddiayı kazanan Güneş kanıtlamış oradaki Tanrılara;
“Hiç kimsenin atıp tutarak galip gelemeyeceğini.”
Kişi kendisini bilmeli ve kendi özellikleriyle yetinmeli başkasının davranışlarını taklit etmemeli. Eğreti şeylerle hava atmaya başlayanın gerçek yüzü ortaya çıkar koca ağzını açtığında. Öyle olmuş ki eşek Gaetul’lu bir aslanın postunu bulmuş ve örtmüş yüzünü yeni ganimetiyle kendine uymayan postla bedenini gizlemiş, zavallı kafasını da havaya kaldırmış böbürlene böbürlene, ama aslan taklidi yaparken etrafa epey korku salmış, uyuşuk kemiklerine kendisinin sandığı bir güç gelmiş, evcil hayvanlarla ortak olduğu yemleri çiğnemiş, öküzleri korkutup çayırlarını alt üst etmiş. Köylü efendisi bunu koca kulağından yakaladığı gibi kayışlarla bağlayıp kamçı üstüne kamçı atmış ve sırtından postu çektiğinde hayvan çırılçıplak kalınca zavallı eşeği şu sözlerle paylamış: “Belki kandırırsın el oğullarını yalancı kükremenle ama benim için eskiden olduğu gibi daima olacaksın bir eşek."