Rousseau, Kant ve Hegel'den Foucault ve Derrida'ya

Kıta Avrupası Felsefesine Giriş

David West

Kıta Avrupası Felsefesine Giriş Sözleri ve Alıntıları

Kıta Avrupası Felsefesine Giriş sözleri ve alıntılarını, Kıta Avrupası Felsefesine Giriş kitap alıntılarını, Kıta Avrupası Felsefesine Giriş en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Derrida'nın mevcudiyet metafiziği
Mevcudiyet metafiziği bizde mevcut olanın her ne ise, bütünüyle ve dolaymışız olarak mevcut olduğunu, göstergelere başvurması gerekmeyen saf bir sezgi ediminde kavrandığını varsayar. Mevcudiyet, anlamlandırmadan önce gelir. Ama durum böyle olsaydı, bilincin göstergelere müracaat etmesi gerektiği için, onun nasıl olup da bilincinde olabileceğimizi anlamak zor olurdu. Mevcudiyet, Derrida'ya göre, şu halde, asla dolayımsız olamaz, fakat sadece dil aracılığıyla dolayımlanabilir. Bizde mevcut olanın mevcut olan olarak bilincinde oluruz. Mevcudiyet kavramı, tüm diğer kavramlar gibi, kendi içine kapanmış bir birlik olmayıp, karşıtının kendisinde ikamet ettiği bir şeydir. Eğer onun ‘namevcut’ olma imkânı söz konusu değilse, bir şeyin ‘mevcut’ olduğunu öne sürmenin hiçbir anlamı yoktur: Mevcudiyet kavramı, namevcudiyet ya da yokluk kavramını gerektirir, zira bu, dilin farklılık gösteren özünün temelinde vardır.
Sayfa 330Kitabı okudu
Habermas'ın yazı fikri
Yazı, sese ve ağızdan çıkan söze ayrıcalık tanıyan fonosantrizmin tersine, anlamın öznenin 'canlı mevcudiyeti' tarafından garanti edilmesine ihtiyaç olmadığını, gerçekte olamayacağını açık hale getirir. Yazı, anlamanın sadece differance veya başka bir deyişle, göstergeler arasındaki zamansal olarak yayılmış karşıtlıklar sistemi tarafından yaratıldığı olgusuna aşikar kılar. Bu, 'yazı formu' konuşmanın aldatıcı dolayımsızlığıyla karşılaştırıldığında, 'verili bir metni içinde doğduğu bağlamdan kopardığı için' böyledir.
Sayfa 331Kitabı okudu
Reklam
Foucault'da tarihin biricikliği
Foucault tarihi süreklilik, gelenek, etki, gelişme ya da evrim kavramlarına karşı, 'süreksizlik ve farklılık kategorileriyle, eşik, kopuş ve dönüşüm kavramlarıyla, dizi ve sınırların tasviri'yle anlar. Jeneolojik tarih, 'yeknesak bir amaçlılığın dışında, olayların tekilliğini kaydetmeli'dir; onun 'gelip geçen olayları kendi özgün yerleri içine oturtması' gerekmektedir.
Sayfa 314Kitabı okudu
Kierkegaard'ın felsefi açısı
Öznel hakikat, nesnel teorik bilginin şüphe duyulamaz temellere ve mantıksal argümana dayanan kesinliğini amaçlamaz. Kierkegaard, şüpheciyle, rasyonel olarak doğrulanabilen bir ahlâk sistemi ya da din olamayacağı inancını paylaşır. Belirli bir hayat tarzının lehinde olan, çürütülemez hiçbir rasyonel kanıt, ahlâkta da dinde de var değildir. Her halükârda, dinî ya da ahlâkî hakikatle ilgili kavramsal kesinlik, bizi kesinsizlikten kurtarırken, özgürlüğü ortadan kaldıracaktır. Yine, rasyonel argüman, bizi doğru yaşamakta olduğumuza inandırabilirse de, asla öznel olarak ikna edemez ya da bizi fiilen bu şekilde yaşama durumuna getiremez. Öyleyse, Kierkegaard için kesinsizlik, öznel hakikatin bir kusurundan ziyade, özüdür. Kesinsizlik, insan hayatı için en temel olan şeyin, yani seçme ya da karar verme özgürlüğümüzün bir sonucudur.
Sayfa 224Kitabı okudu
Bilimin loaded questionı
Bilimsel akıl, şeylerin, normatif değilse bile, en azından nedensel temellerinden, mutlak ya da koşulsuz bir biçimde gerçek [temeller] diye söz etmenin anlamlı olduğu şeklindeki temel metafiziksel inancı korur. Bu bilimsel ‘ontoloji’ye — doğa biliminin neyin gerçek olduğuyla ilgili kabullerine— imtiyaz tanınması, kültürümüzün tek hakikî bilgi olarak bilim ve bilimsel yöntem lehindeki önyargısına yol açar.
Sayfa 184Kitabı okudu
Pozitivizm tanımı
Pozitivizm terimi ilk kez olarak August Comte tarafından, insanlığın, 'yalnızca gözlemlenebilir olgulara, onlar arasındaki ilişkilere ve olguların gözlemlenmesi yoluyla keşfedilen yasalara dayanan', olgun, entelektüel 'pozitif ya da bilimsel anlayış' evresini, tasvip ve tasdik ile tanımlamak için kullanılmıştı.
Sayfa 116Kitabı okudu
Reklam
168 öğeden 201 ile 168 arasındakiler gösteriliyor.