Geçici düzenler köpükler gibi uçar gider.
Ne fark eder ki zaten ?herkes ölüyordu nasıl olsa; iyisi de kötüsü de, güçlüsü de zayıfı da, hayata dört elle sarılanı da yaşamı aşağıda yanı da ...herkes göçüp gidiyordu.
Bize yiyecek getirenlere Özgür insanlar derdik. Ne şaka ama... Yöneten sınıflar olarak bizler bütün toprakların, bütün makinelerin, her şeyin sahibi idik. Yiyecek getirenler ise bizim kölelerimizdi. Ellerindeki bütün yiyecekleri kendimize alır , aç kalmayıp çalışarak bize yiyecek getirmeye devam etsinler diye onlara azıcık bir şeyler verirdik....
2010 yılında tüm dünyayı etkisi altına alan,hastalığa yakalanan kişinin saatler içinde feci bir bir şekilde ölümüne neden olan Kızıl veba salgını başlamıştır. Salgında insanlar, hayvanlar, teknoloji, doğa kısaca insanın izi olan herşey yok olmuş ve hayatta kalan aralarında Granser'in de olduğu çok az insan ilkel bir yaşam sürmeye mahkum olmuş, koloniler kurarak insan neslinin yok olmaması için çabalamışlardır.
Hikaye salgından 60 yıl sonrasını Granser'in torunlarına eski dünyayı anlatmasıyla başlıyor. 1910 yılında yazılan ve 2010 yılını anlatan öngörüye ,zekaya hayran kalmamak elde değil. Anlatım , konu,verilen mesajlar hepsi o kadar etkileyici ki . Aradan 1000 yıl fark olmasın rağmen sanki gelecek yani şuan anlatılmış. Ama benim en çok etkilendiğim insanlık o kadar zamanda hiç mi birşey değişmez; iyi de, kötü de yapılanlar da, yönetenler de hepsi aynı.Galiba bundan 1000 yıl sonrası da aynı olacak insanlık, ne acı... Kalemine ,zekasına hayran olduğum yazarın bu kitabı da kesinlikle önerimdir.