En Eski Koğuş Türkiye Koğuş Dünya Sözleri ve Alıntıları
En Eski Koğuş Türkiye Koğuş Dünya sözleri ve alıntılarını, en eski Koğuş Türkiye Koğuş Dünya kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kızılay'a yolculuk. Otobüsün içinde. Kalabalık. Her durakta yük oranı fazlalaşmakta. İnsanlar bir beden. Birbirine yapışmış bir halde. Nefes almak dahi güç Zor bir yolculuk. Hem ne diye bindi ki? Ne işi var Kızılay'da? Ne yapacak? Kimi görecek?!
Hayır dostum hayır. Ben Türkiye'nin hakikatlerinden bahsediyorum. Bunun adı siyasetse evet siyaset yapıyorum.
- Neyse boş ver. Siyaseti bırak da, kadınlara bak! Koklanmayı bekliyorlar.
Doymaz mısın? İnsan biraz insan olur!
- O nasıl söz öyle?
İnsanım demek başka, insan olmak başka. Bu hâller ayrı ayrı şeylerdir.
İktidar? Kim iktidar. Hangi güç? Nedir gayeleri? Bu vatana ne hizmet yapacaklar? Hayır hayır inanamıyorum. Samimi değiller. Hepsi menfaatperest ve mevki hayranı kimseler. Yüce ideallerin insanı olamazlar. Hükmettikleri insanların ıstırabını duyamazlar. Vicdanlarında yarın hesaba ve çekilme korkusu ve duygusu bulunmayanlar çıkarlarından ve zevklerinden vazgeçemezler. Onlar ancak çöplükte horoz rolünü oynarlar...
Oruç!
-Konuşmayı kesti. Durdu, kolundaki genç kızın çarpan kalbindeki heyecanı duymaksızın, öfkeli gözlerle dikleşti.
Ne var?
- Böyle şeyleri çok düşünme. Kendini harap edersin.
İnsan işte! Kendini kandırma da büyük beceri sahibi. Kendi uydurduğu yalana kendine hemen inandıran mahluk. Tuhaf tuhaf da, hem yazık, hem insanlık için bu hâl büyük bir kazık...
Düşlerini yazdı. Yüreğini sardı, sarmaladı, koydu zarfa. Postaya verdi. Bir ara mektubun bir yerinde, Gülçin'den bahsetmek, onu anlatmak, onu övmek istedi, yapamadı.