İnsanların birçoğu hakikat ile değil, yönlerdirme ile hareket ediyor anladığım kadarıyla.
Demek istediğim belli kavramların zihnimizde uyandırdığı anlamlar, o kavramın neyi ifade ettiğinden, o topluluğun neyi savunduğundan çok daha önemli oluyor.
Bugüne kadarki tüm toplumlar birer karşıtlık ilişkisine dayandırılmıştır,
bu karşıtlığın ortadan kalkması için, sermayenin kolektif bir ürün olduğunu dolayısıyla kişisel değil, toplumsal bir güç olduğunu, egemen sınıfın sadece kendi çıkarları doğrultusunda salt sermayeyi var eden emekçi sınıfına "yaşama" izni verdiğini, "varlığının zorunlu koşulu, büyük bir çoğunluğun mülksüzlüğü" olan, yenilenmeyen fakat varlığını koruyan bir sistemin çarkında usul usul döndüğümüzün -artık- farkında olmakta fayda var diye düşünüyorum. :)
Neyden rahatsızlık duyduğunuzu bilmezseniz değiştiremezsiniz. Hakkınızın ne olduğunu ve size ne sunulduğunu, ne aldığınızı, karşılığında ne verdiğinizi bilesiniz ki sesiniz çıksık.
Aksi takdirde, minnoş sistemin tombalak göbeğine yeni katlar çıkması için elinizde ne varsa, ruhunuz bile duymadan kendi tabağına geçirmeyi hakkı saymaya devam edecek.
Son olarak küçük bi' alıntı yapayım
" Proleterlerin zincirlerinden başka yitirecekleri birşey yoktur. Oysa kazanacakları koskoca bir dünya vardır! ”
İyi okumalar diliyorum.