Vichy polisi Yahudileri sokakta yakaladı, erkekleri, kadınları, çocukları. Yakaladı ve otobüslere tıkıp esir kamplarma yerleştirdi. Yalnızca ıstlerindeki giysiler ve tabii elbiselerine tutturmak zorunda olduklari sarı yıldızları vardı. Bavul yok, yolluk yok, yikanmak için hiçbir şey yok, uyumak için battaniyesiz soğuk taş zemin, yemek için elli kişiye yedi ekmek, günlük erzak ardından bulaşık suyu çorba. Her şey yasaktı, kitaplar, kartlar, kağıtlar, kurşun kalemler yasaktı, kimlik bilgileri imha edilmişti. Her şey cezaya tabiydi. Ağzında bir ısırık sebze ya da cebinde bir parça havuçla yakalanan, avlunun içinde dikenli tellerin arkasındaki teşhirde bulurdu kendini. Soğuktan titreyerek ayakta duruyorlardı, oturmak yasakti. Dün avukat, doktor, fabrikator, iş sahibi, entelektüel ya da terzi, kürkçü ve işçiydiler, şimdi bir sığırdan daha azdı değerleri, onursuz ve isimsiz canlı maldılar. İnsanlıktan çıkarılmışlardı. Uzaktaki ölüm fabrikalarına yollanacaklar, gaza gönderilecekler, sabun olarak işlenecekler. Arna onlar daha bunu bilmiyorlar.