İnsanoğlu çocukluk yıllarında henüz bir heykel gibidir; hayat da onu ince ince oyan usta bir heykeltıraş... Ama bazen keskiyi öyle bir savurur ki, heykelin bir parçası kopuverir.
Kaderimizi çoğu zaman geçmişimiz yazıyor..
On yıl sonra sevgilisi tarafından terkedilince bütün acıları tazelenmiş. Yıllardır el sürülmeden gizlendikleri yerde duran acılar, sorunlar hızla su yüzüne çıkıyor. Biz psikiyatride bu unutma işine represyon diyoruz, yani insana acı veren duyguların, biz hiç fark etmeden yavaş yavaş suyun altına inivermesi gibi bir şey. Oysa biz bazı şeyleri unuttuk sansak da, onlar bizim bugün ki hayatımızı etkilemeye ve yönlendirmeye devam ederler..
Gözyaşları yine bardaktan boşalır gibi iniyor kucağına.Yerdeki halının kıvrımları açılmış,koca bir sahne olmuş sanki... Çocukken yaşadığı her şeyi görüyor orada.
Çoğu insan çok genç yaşlardan itibaren irili ufaklı hayal kırıklıkları yaşarken güven duygularında zedelenme olur.Her şeye rağmen insanlar bir başkasına güvenmeye her zaman muhtaçtır.Belki de bu nedenle her yeni ilişkiye güven duygularının her şeye rağmen sağlam olduğu inancıyla başlarlar ancak ilişkide yaşanan en küçük bir olayda güven duygusu çabucak çöker. Özellikle kaybetme ve reddedilme durumları, bu tür kişilere sanıldığından daha çok acı verir.