Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kritik ve Klinik

Gilles Deleuze

Kritik ve Klinik Gönderileri

Kritik ve Klinik kitaplarını, Kritik ve Klinik sözleri ve alıntılarını, Kritik ve Klinik yazarlarını, Kritik ve Klinik yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bir gösterge mantığı, bir kavram mantığı, bir öz mantığı: Gölge, Renk, Işık. Üç Etika’nm her biri, doğa farklılıklarına rağmen, diğerleriyle birlikte varolur ve diğerlerinde sürer. Tek ve aynı dünyadır. Her biri onları ayıran boşluğu aşmak için köprüler uzatır.
Göreli hız, etkilenişlerle duygulann hızıdır: Mekân içindeki bir bedenin bir başkası üstündeki eyleminin hızı, sürenin içinde bir halden bir başka hale geçiş hızı.
Reklam
Bizim bedenimizle uyumlu olan ve bize sevinç veren, yani gücümüzü arttıran kimi bedenlerin fikrini, bedenler arasındaki tesadüfi karşılaşma içinden seçebiliriz. Ve ancak gücümüz, kuşkusuz herkese göre değişen, belli bir noktaya kadar, yeterince arttığındandır ki, bu güce sahip oluruz ve en az evrensel olan kavramdan başlayarak (bedenimizin bir başkasıyla uyuşması), bağıntıların bileşim düzenine göre, sonra gitgide genişleyen kavramlara erişmek üzere, bir kavram oluşturmaya muktedir hale geliriz. O halde tutkusal duyguların ve onların bağlı oldukları fikirlerin bir seçimi vardır, bu seçim güç artışının vektörel göstergeleri olan sevinçleri açığa çıkarırken, azalma göstergeleri olan kederleri püskürtmelidir: Duyguların bu seçimi, birinci bilgi türünden çıkıp yeterli bir güç edinerek kavrama ulaşmanın koşulunun kendisidir.
Yapı ya da nesne en az iki bedenden oluşmuştur, bu bedenlerin her biri de iki ya da daha çok bedenden oluşarak sonsuza doğru gider ve diğer yönde, gitgide genişleyerek ve daha bileşik bedenler halinde birleşirler,
Etkiler ya da göstergeler, cisimlerin yüzeyinde, her zaman iki cisim arasında oynayan gölgelerdir. Gölge her zaman kenardadır. Bir cisme gölge eden her zaman bir başka cisimdir. Bu nedenle, cisimleri üstümüzdeki gölgeleriyle tanırız ve kendimizle bedenimizi de kendi gölgemizden tanırız. Gösterge
Göstergelerin doğrudan göndergeleri nesneler değildir. Birbirlerine gönderenler bedenin halleri (etkilenişler) ve güç değişimleridir (duygular). Göstergeler göstergelere gönderir. Gönderge olarak, Tesadüfün ya da bedenler arasındaki rastlantısal karşılaşmanın düzenine göre, belirsiz beden karışımları ve kapalı güç değişimleri vardır. Göstergeler etkilerdir: Mekân içinde bir bedenin bir başkası üstündeki etkisi, ya da etkileniş; bir etkilenişin süre üstündeki etkisi, ya da duygu.
Reklam
Genel olarak vektörel göstergeler, yani duygular, etkilenişler kadar çeşidi çağrışımlar içine girer: Bedenin bir kısmı için çoğalma olan, başka bir kısmı için azalma olabilir, birinin köleliği diğerinin gücüdür ve bir yükselişin ardından bir düşüş ya da bir düşüşün ardından bir yükseliş gelebilir.
Duygular her zaman kaynaklanacakları etkilenişler gerektirirler, ama onlara indirgenmezler.
Duyum ve algılarımız, bize onların nihai nedeni olacak duyulur ötesi varlıkları düşündürürler ve biz de karşılığında bu varlıkları bizi etkileyenin ölçüsüzce büyütülmüş imgesinde düşünürüz (sonsuz güneş olarak ya da Hükümdar veya Yasa Koyucu olarak Tanrı). Bunlar hermenötik ya da yorumlayıcı göstergelerdir.
Spinoza’ya göre, bir gösterge birçok anlama sahip olabilir. Ama her zaman bir etkidir. Bir etki öncelikle, bir bedenin bir başkası üzerindeki izi, bir başka bedenin eylemine maruz kalması bakımından bir bedenin halidir: Bu bir affectio’dur, örneğin güneşin bedenimiz üstündeki etkisinin, etkilenen bedenin doğasını “imlemesi” ve yalnızca etkileyen bedenin doğasım “kuşatması” gibi.
Reklam
Etika, yalnızca içerik değil, ifade biçimleri de olan üç öğe sunar: Göstergeler ya da duygular; Mefhumlar ya da kavramlar; Özler ya da algılar. Bunlar aynı zamanda varoluş ve ifade kipleri de olan üç bilgi türüne tekabül eder.
Mesele, böyle bir tepkinin, rakiplerin seçimi tasarısını terk mi ettiğini, yoksa tersine, Spinoza ile Nietzsche’nin inandığı gibi, tamamen farklı seçme yöntemleri mi hazırladığını bilmektir: Bu yöntemler artık aşkınlık edimleri şeklindeki taleplere değil, varolanın içkinlikle dolma şekline dayanır (bir şeyin ya da birinin sonsuza dek geri dönme kapasitesi olarak Ebedi dönüş). Seçim artık talebe değil, güce dayanır. Güç, talebin aksine alçakgönüllüdür.
Oysa sofistik olana, düşmanı olduğu kadar, sınırı ve çifti olarak da meydan okur: Her şeyi ya da herhangi bir şeyi talep ettiği için, sofist pekâlâ seçimini karıştırıp yargısını bozabilir.
İşin sırrı belki de budur: Yargılamak değil, varoldurmak.
Kavga, bir Tanrı yargısı değil, Tanrı’nın ve yargının işini bitirme yoludur. Hiç kimse yargıyla gelişmez, insanlar hiçbir yargı içermeyen kavgayla gelişir. Beş karakter, bize varoluşla yargıyı karşıtlaştınyormuş gibi göründü: sonsuz azap karşısında zulüm, düş karşısında uyku veya sarhoşluk, organizasyon karştsında dirimsellik, bir egemen olma-istemi karşısında güç istenci, savaş karşısında kavga. Bizi rahatsız eden, yargıyı yadsıyarak, o andan itibaren her şey eşdeğermişçesine, varolanlar arasında, varoluş kipleri arasında tüm farklılık yaratma yollarından kendimizi yoksun bırakıyormuş izlenimine kapılmamızdı. Ama ne bir varolanda neyin yeni olduğunu kavrayabilecek ne de bir varoluş kipinin yaratımını sezebilecek şekilde, önceden varolan ölçütler (üstün değerler) ve her daim (sonsuz zaman boyunca) önceden varolan ölçüder varsayan daha ziyade yargı değil midir?
183 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.