Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Küller Altında Yakın Tarih

Mustafa Armağan

Küller Altında Yakın Tarih Gönderileri

Küller Altında Yakın Tarih kitaplarını, Küller Altında Yakın Tarih sözleri ve alıntılarını, Küller Altında Yakın Tarih yazarlarını, Küller Altında Yakın Tarih yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
276 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
Vahdettin Paşa yaktın yüreğimizi.
Kitap karma bir çok olayı barındırıyor, yakın tarih bilgimizin ne kadar kıt ve eksik olduğunu çarşaf gibi ortaya seriyor, güzel kitap. En çok beni etkileyen sahneye gelecek olursam Vahdettin paşa oldu. Osmanlı'nın bu kadar kötü bitmesi, hanedan üyelerinin bu kadar perişan edilmesi ve özellikle Vahdettin Sultan ile ilgili zihinlerde yuva yapmış iftira kümeleri beni çok üzdü ve etkiledi. Osmanlının son evlatları çöp gibi atılmamalıydı, gönderilmemeliydi, sefil edilmemeliydi. Onlar şanlı bir devletin kurucularının evlatlatlarıydı şanlarına halel getirilmemeliydi.... Hülasa yaktı ciğerimi Vahdettin Sultan Yaktı göğsümü Osmanlının şanlı hanedanı.
Küller Altında Yakın Tarih
Küller Altında Yakın TarihMustafa Armağan · Timaş Yayıncılık · 2006530 okunma
276 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
12 günde okudu
Tarihimiz yüzyıllardır bizim övünç kaynağımız olarak iki gözümüzün önünde oluvermiştir. Ya da utanç kaynağımız olarak kaf dağının arkalarında kalmıştır. Bu birbirine iki zıt cümlenin hangisi hakikati temsil etmektedir? Öyle ya ya övünç olacak ya da utanç olacak bize. Bunların ikisi de doğru. Çünkü biz bir memlekette iki toplumuz. Birimizin övündüğü vaka yada şahısla diğerimiz utanç duyuyor. Herhalde biz kıyamet sabahına dek uzlaşamayacağız. Uzlaşmalı mıyız? Onu da kestiremiyorum. Ama tarih konusunda en azından müşterek zemin bulmamız gayet zor. Zor diyorum çünkü gerçekten tarihimizi tam manasıyla bilmiyor ve daha kötüsü bilmeye de uğraşmıyoruz. İşte bunu anlatmaya çalışmış Mustafa abi. Tabi milyon meseleden belki beş on mesele de olsa cüret etmiş. Allah müellifine selamet versin, âmin..
Küller Altında Yakın Tarih
Küller Altında Yakın TarihMustafa Armağan · Timaş Yayıncılık · 2006530 okunma
Reklam
Sosyolog Ernest Gellner bir yazısında, Şerif Mardin'in kendisine, "Her Türk'ün yüreğinde biri Sufi, diğeri erkek (Maço) iki ruhun bulunduğunu söylediğini nakleder. Gellner'a göre Kemalizm, Türk kimliğindeki "Sufi ruhu" yok etmek için elinden geleni yapmıştır. Ne var ki, şimdi de büyük ölçüde kendi mahsulü olan, kültürel derinliği ve tasavvufi yumuşaklığını kaybetmiş bir Maço/erkek ruhla baş etmek durumundadır.
Sayfa 260Kitabı okudu
Osmanlı milleti Türk milletiydi. Atalarımızdı. Her Türk'ün müşterek soyadı "Osmanlı"dır. Bunu inkâr etmek için coğrafyayı, tarihi, dini, dili, hukuku, ecdadımızı inkâr etmek, soysuzluğu kabullenmek lazımdır. Bir devletin rejimi, hattâ adı değişebilir; siyasî coğrafyası, tarihi, dini, dili ve teşkilâtı aynı kaldıkça bünyesi ve mahiyeti (yani kendisi) devam ediyor demektir. (Peyami Safa)
Sayfa 258Kitabı okudu
En önce değiştirilecek şey ki kafamızdı, onu hâlâ omuzlarımızın üstünde iki tarafa sallaya sallaya taşıyoruz. En sonra pek titiz bir dikkatle değiştirilecek şeylerden ise hemen hiçbir şey bırakmadık. Kahvelerimizde, sediri geri, iskemle üstünde oturan hicri ondördüncü asırlıyı, sadece bağdaş kurmadığı için, ileri buluyoruz. Kitabda melez, hayatta melez, nihayet mezarlıkta melez, ne düşünüşte, ne yaşayışta, ne de ölüşte aklımıza ahenk, zevkimize ahenk verebiliyoruz. Ne o türlü, ne bu türlü, hatta ne de başka türlü, türlü türlüyüz. Keşke iyi gören ve doğru düşünen frenklerin yüzümüze söylediklerine inanmasak ve arkamızdan söylediklerini duyabilsek..." (Falih Rıfkı Atay anlatıyor.)
Sayfa 257Kitabı okudu
Bir İngiliz büyük elçisinden dinlemiştim: -Fransız merakı İngiltere'yi sardığı vakit, kendi eşyalarımızı attık ve Paris eşyaları edindik. Şimdi o attığımız eşyaları nerede bulursak altın pahasına geri alıyoruz, demişti. Ama İngilizler yemek masalarının üslûbunu değiştirmişlerdir. Biz ise eşya değil, bir hayat tarzı da değiştirdik. Bu değişme yeniden zevk bağlayıncaya kadar, güç ve hayli zaman iğreti bir şeydir. Çok defa kuklalaştırılır. Nitekim alafranga frengin, alaturka Türkün kuklası değil midir? Sonra buhran evimizin dışına bulaştı. Şahsiyetsiz ve karaktersiz ahşap ve çimento yığınları arasında, minareler ve kubbeler, bir boğuluştan kurtulmak istiyormuşa döndüler. (Falih Rıfkı Atay anlatıyor.)
Sayfa 256Kitabı okudu
Reklam
Bir roman edası içinde değil, en büyük bir ciddiyetle tarihimizin bütün gerçeklerini gözler önüne sermeden... parlak geleceklerin kendiliğinden avuca konacağını sanmak, serapların en aldatıcısından başka bir şey değildir. SEZAİ KARAKOÇ
Sayfa 254Kitabı okudu
Gazi Osman Paşa'nın devlet malına ve parasına dokunmama hassasiyetini şöyle anlatır dul hanımı: Günün birinde emir erlerinden birini yoğurt almaya göndermiş. Tam o sırada Paşa'nın eve geleceği tutmaz mı? Zatıgül hanım artık gözlerin kapatmış, kıyametin kopmasını beklemektedir üst katın penceresinden. Askerin elinden yoğurt kâsesini alıp hiddetle yere fırlatan Osman Paşa'nın, karısının yüzüne, bu tür işler için askerleri meşgul etmenin aldığı devlet terbiyesine yakışmadığını haykırması için fazla zaman geçmesi gerekmemiştir.
Sayfa 239Kitabı okudu
Tarihe saygı duyuyoruz ama onu bilmiyoruz! Nasıl oluyorsa bizde saygı, bilgiden önce geliyor. Gerçi herkesin saydığı tipler farklı oluyor; lakin tek değişmeyen şey, tarihte yaşanmış olanların ayrıcalıklı bir konuma taşınması.
Sayfa 237Kitabı okudu
Türkiye, tarihinden kaçamaz. Geçmişimizden korkmuyorsak -ki bence de korkulacak, utanılacak bir tarihimiz yoktur- bütün konuların nitelikli tarihçilerce ilk elden kaynaklara dayanılarak incelenmesi için elimizden ne geliyorsa yapmalıyız.
Sayfa 236Kitabı okudu
Reklam
Paşa hazretleri, dedi, bizim büyük günahımız nerededir biliyor musunuz? Biz Sultan Hamid'i anlayamadık; asıl günahımız işte buradadır paşam, Sultan Hamid'i anlamamak... Yazık paşam, çok yazık! Siyonistlere âlet olduk, ve onların hiyanetine uğradık. Enver Paşa'nın yurt dışına çıkışından bir gün önce söylediği bu ibretâmiz sözleri, görüşme sırasında Enver Paşa'nın yaveri Mersinli Cemal Paşa'nın yaveri olarak hazır bulunan Cevat Rifat Atilhan aktarmaktadır.
Sayfa 228Kitabı okudu
Biz, bize öğretilen tarihin yalan olduğuna inanan ama gerçek tarihin bir yerlere gizlenmiş olduğu yönünde bir tarih tasavvuru (imajı) sunmuş oluyoruz topluma. Ve dimağı böylesine şaşılaştırılmış bir toplumdan kendine güvenen, geleceğe emin adımlarla yürüyen ideal nesillerin çıkmasını umuyoruz. Hem çocukları 80 yıllık bir tarihin içine sıkıştıralım, hem de onlardan bu ülkenin büyük adamları olmasını bekleyelim. Nerede o bolluk efendi!
Sayfa 195Kitabı okudu
Peki biz Vahdettin'in hain olmadığına inananlar, ne yaptık? Onun söylev ve demeçlerini yayınlamak aklımıza geldi mi hiç? Beyannamesi Nutuk'ta tam metin olarak yer aldığı halde gidip oradan da olsa hiç okuduk mu? İttihatçıların elinde payimal olan tahtını tekrar fethedilmek için ne tür operasyonlara giriştiğini, dizginleri nasıl eline almaya çalıştığını, Meclis-i Mebusan'ı neden kapattığını, Cuma selamlıklarında cephelerden dönen generallerle neler konuştuğunu (çünkü bir tek orada İngiliz entelijansiyasının takibinden uzak hissediyordu kendisini) ve nihayet Mustafa Kemal Paşa'ya hangi "ilkâ"larda bulunduğunu ortaya çıkartacak bir çaba içerisine girdik mi şimdiye kadar? Birilerine kızmak kolay. "Bir şey" yapmaktır asıl zor olan.
Sayfa 188Kitabı okudu
Tarihin yüzünü ne kadar boyarsanız boyayın, nafile! Günün birinde boyalar bir yerinden dökülmeye başlar.
Sayfa 184Kitabı okudu
Padişah'ın izni ile İstanbul'dan ayrılan Mustafa Kemal ve arkadaşlarının, işgal altındaki İstanbul'dan çıkış vizesinin İngiliz imzası taşıması neyi kanıtlar? (Uğur Mumcu, Cumhuriyet, 20 Mayıs 1991)
Sayfa 167Kitabı okudu
283 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.