Az şey midir sözcüklerin zulmü? Sözcüklerin salt bir nesneyi algılamaları yeter mi? Sesleri, kokuları, renkleri, çağrışımları yüklenmeyen bir sözcük nedir ki? Bir dizede yer almaları, o dizenin kendisi olmaları kolay mıdır? Yazının hangi alanında vardır sözcüklerin şiire yaptığı baskılar? Sonra ilk dizenin direnişi, ele gelmezliği, kurumu, despotluğu? Bu acımasızlık, gaddarlık kadirbilmezlik. Ya bir şiiri bitiren elin çektikleri? Kağıdın, kalemin kıyıcılığı? Sonra bilinçaltının, duyumun o korkunç tankeri beynin, bir uyum adına verdiği savaşlar? Asıl da ak kağıdın saçtığı cehennem?