Bir okulöncesi öğretmeni olarak çocuk kitapları okumaya çok değer veriyorum. Işinin içinde çocuk olan herkesin anne babalar da dahil olmak üzere bu tarz kitapları okumasi gerekiyor. Çocuksu masumiyeti bulduğunuz, yetişkin kulaklarınızın duyamadığı çocuksu neşeleri duymanıza yardımcı olacak tatlı bir kitap.
Bazı sahneler sınıfta zihnimde dönüyor. Özellikle tepinmekle ilgili şu sahne
.
.
"Ama ben tekmelemiyorum ki," dedi Zackarina. ‘Ayaklarım tekmeliyor" "İyi öyleyse, söyle de yapmasınlar," dedi annesi.
“İyice uyar," dedi babası.
"Yemek yerken sakin olsunlar," dedi annesi.
“Evet!" dedi babası.
“Tamam, tamam," dedi Zackarina. "Söyleyeceğim.”
Yemekten sonra Zackarina deniz kıyısına indi. Kumsalda bir taşa oturdu ve ayaklarım uzattı. Şöyle bir kımıldandılar. Koşmak istiyorlardı. Ya da belki hoplayıp zıplamak. Zackarina kaşlannı çatarak baktı ayaklarına.
"Sakın ha!" dedi. "Tepinmek yok!"
“Niçin?” diye sordu meraklı bir ses.
Zackarina önce ayaklarından birinin konuştuğunu sandı ama değildi. Kumkurdu'ydu. Birdenbire ortaya çıkmıştı, büyük ve sarı ve çöl gibi kumluydu.
“Tepinmek," dedi Kumkurdu. ‘Ah ne harika bir şeydir!
En az portakal suyu kadar faydalı, bir o kadar da lezzetli."
“Tepinmenin de lezzeti mi olurmuş?” dedi Zackarina.
“Elbette olur,” dedi Kumkurdu. "Bedeninle tadarsın. Mmm, hem de iliklerine kadar!”
Hemen yatıp yuvarlandı, dört ayağıyla birlikte tepti tepindi, eşti eşindi, kumlan savurdu.
'Tepinmezse ölür insan! Haydi, Zackarina,” diye uluda “Bırak kendini."