Allah Yolunun Güzellikleri

Letaifü'l-Minen

Ataullah İskenderi

En Eski Letaifü'l-Minen Gönderileri

En Eski Letaifü'l-Minen kitaplarını, en eski Letaifü'l-Minen sözleri ve alıntılarını, en eski Letaifü'l-Minen yazarlarını, en eski Letaifü'l-Minen yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Şeyh Ebu'l-Hasen'in anlattığı İbrahim b. Edhem'in (ra) başından geçen olay da bu kabildendir. Bir asker İbrahim b Edhem'e “Şehir nerede?" diye sordu. İbrahim b. Edhem eliyle kabristanı gösterdi. Kendisiyle alay ettiğini zanneden asker İbrahim b. Edhem'e vurdu ve başını yardı. İbrahim b. Edhem başını eğdi ve “Vur bu başa. Ne kadar da çok Allah'a isyan etti!” dedi. İnsanlar askere “Bu İbrahim b. Edhem. Horasan'ın zâhidlerindendir!” dediler. Asker, ayakalarına kapan dı, ayaklarını öptü ve özür diledi. İbrahim b. Edhem ona dedı ki: “Vallahi sen bana vurmak için elini kaldırdığında ben sa dece Allah'tan sana mağfiret etmesini istedim. Çünkü biliyorum ki Allah, bu yaptığın sebebiyle beni mükafatlandıracak seni de cezalandıracaktır. Bu sebeple senden dolayı benim payımın hayır, benden dolayı da senin payının şer olmasını istemedim.”
Kulun (sahip olduğu) vakitler dörttür, beşincisi yoktur. Nimet, bela, taat ve masiyet. Allah‟ın her vakitte rubûbiyet hükmü ile hakkın senden istediği ubûdiyetten bir payı vardır. Her kim vakti taat olursa, onun yolu Allah‟tan kendisine gelen nimetleri müşahede etmektir ki, onu hidâyete erdirmiş, onları yerine getirmeye muvaffak eylemiştir. Her kimin vakti masiyet olursa. Onun yolu da istiğfar ve tövbedir. Kimin vakti nimet olursa, onun yolu da şükürdür ki, Allah için kalbin coşmasıdır. Kimin vakti bela olursa, onun da yolu kazaya rıza gösterip sabretmektir. Rıza, şehvetlere karşı nefsi razı etmektir. Sabır ise, isbardan türemiş olup okların hedefi demektir. Sabreden de kaza oklarına kendi nefsini hedef olarak diker. Eğer onun için sebat ederse o sabırlıdır. Sabır, Allah‟ın huzurunda kalbin sebatıdır.
Reklam
Avam, korkutulduğunda korkar, ümit verildiğinde ümit eder. Havas ise, korkutulduğunda ümit eder, ümit verildiğinde korkar.” Şeyhin bu sözünün anlamı Ģudur: Avam, işlerin zahirleriyle beraberdirler, korkutulduklarında korkarlar. Zira onların anlayış nuruyla ifadenin ötesine nüfuzları yoktur. Allah ehli ise, korkutulduklarında ümit ederler; çünkü onlar korkularının ötesini biliyorlar. Korkutuldukları şey, rahmetinden ve minnetinden ümitsiz olmamayı gerektiren ümitlilerin özelliğidir. Bunun üzerine, onun kereminin vasıfları üzerinde çalıştılar. Zira bildiler ki, onlarla cem olmak ve bununla kendilerine döndürmek için onları korkutmuştur. Ümit verildiklerinde korkarlar, zira ümitlerinin ötesindeki meşiet gaybetinden korkarlar. İzhar edilen ümidin, akıllarını deneme için olmasından korkarlar. Acaba, ümidin zahirine bağlı mı kalır; yoksa meşietinin içindekine nüfuz mu eder? Bu yüzden, ümit, kabz ve bast hâllerinde onlara hükmedip korkularını gerektirdi. ġeyhin de korku ve ümit hakkında dediği gibi (sayfa 131).
Şeyhin yanına gittim, içimden sıcak yemek ve sert giyinmek geçiyordu. Bana dedi ki: Ey Ebû‟l-Abbâs! Allah‟ı tanı, ondan sonar nasıl istersen öyle ol.
Cennete girmek iman ile olur. Onda ebedi olmak niyet ile olur. Oradaki dereceler ise, amellerle olur. Ateşe girmek şirk ile olur. Orada ebedi kalmak niyet ile olur. Oradaki dereceler ise ameller ile olur.
Biz dünyada ruhlarımızla beraber bedenlerimiz ile varız. Ahirette de bedenlerimiz ile beraber ruhlarımızla olacağız. O şöyle derken duydum: “Mü‟minin günahı ile facirin günahı arasında üç yönden fark vardır. Mü‟min yapmadan önce azm etmez, yaptığı zaman sevinmez, yaptıktan sonra ısrar etmez. Facir ise böyle değildir.”
Reklam
54 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.