Kafamın içi uğul uğul. Kollarımda karayağız bir atın boynu. Sarılmışım, al beni götür beni atçık diyorum. Ve ben, doludizgin, benim olmayan bu garip atla geceye dalıyorum. Gecenin koyu rengi açılıyor, birden güneşin batmakta olduğu bir denizin kıyısındayım. Elimde sımsıcak ipekten bir bohça var. Beceriksizce kırdığım yıldızı bu bohçaya koyup dürmek zorunda kaldım. Kıymıklar gözümden, göğsümden çıkmış, yakıyor. Elimi göğsüme götürüyorum, parmaklarım yanıyor. Kopmuşlar gibi bir acı, parmaklarımı rüzgâra tutuyorum.
Daha önce “Diana’nın Kanlı Kavakları” isimli kitabını okuduğum Hasibe Çerko’nun yine bir öykü kitabı olan “Leyla” isimli eserini okudum. Bu eserinde konu olarak birbirinden bağımsız öyküler mevcut. Çerko’nun anlatımında bir kapalılık var. Bu kapalılık, anlamın okuyucu tarafından bir çaba sonucu elde edilmesini istiyor. Çerko, öykülerinde şiirsel bir dil kullanmayı seviyor. Bazı satırlarını doğrudan dize haline getirerek şiir elde etmek mümkün. Kitap hakkında son yorumum “kesinlikle” okuyunuz değil, “okuyabilirsiniz” şeklinde. Eserlerinin hemen hemen tamamı özenle seçilerek hazırlanmış olan Büyüyenay Yayınları’nın web sitesine bakmanızı ve yayınevinin tüm kitaplarını incelemenizi tavsiye ediyorum.