Okurken en zorlandığım, en yorucu ve en sıkıcı Stephen King kitabıydı. Şimdiki zaman, sürekli geçmişe giden bölümler arasında sıkışıp kalmış. Zamana dayalı olarak aktarılsa, belki çok daha keyifli bir eser olurdu.
King'in kitaplarını okumak her zaman biraz zordur. Gerek olayları uzatmasıyla gerek konu akışının karmaşıklığıyla. Fakat kendine has öyle bir kalemi vardır ki kitabı bir çırpıda bitirmenizi sağlar.
Bu kitaba gelecek olursak konusu gayet ilginç. Kahramanlarımızdan Lisey ve Scott 25 yıl süren derin bir aşkla birbirine bağlıdır. Kitap Scott'un ölümünden sonrasını anlatıyor. Arada flashbacklerle geriye dönüp anılarını okuyoruz. Scott başarılı bir yazardır ancak geçmişte yaşadıkları yakasını bırakmaz. Ölümünden sonra da basılmamış eserlerini okumak isteyenler Lisey'i rahat bırakmaz.
Çok detay vermek istemiyorum fakat şunu söylemeliyim ki bu kitap beni reading slump dönemine sürükledi. Başlayalı neredeyse 2 hafta oldu fakat henüz 200 sayfa okuyabildim. Şu anlık daha fazla zorlamadan yarım bırakmak istiyorum ama bir şeyi de belirtmek istiyorum bence kitap kendini okutturmuyor. Üzerine düşmeniz gerekli ve ayrıca ara vermeden okumalısınız. Yazardan şüphem yok kitap sonlara doğru toparlanıp güzel bir sona varıyordur ama dediğim gibi ben okuyamadım.
" Sevdiklerinize karşı iyi olursunuz. Sevdiklerinizi memnun etmek istersiniz, çünkü ne kadar uzun olursa olsun onlarla geçirdiğiniz zaman onları kaybettikten sonra hep çok kısa görünür."
Çünkü bazen en iyisi sıkıca sarılmaktı. Soyadını aldığı adama öğrettiklerinden biri de buydu; bazen susmanın en iyisi olduğu, bazen o kapanmak bilmez çeneyi kapatıp dayanmak, dayanmak, dayanmak gerektiği.