Lizge hayattaki en büyük darbeyi baba sıfatına yakışmayan ama malesefki baba olan adamdan almıştır. Yıllardır çektiği zülm sırf yatalak annesi ve kardeşi içindir. Taki birgün o vasıfsız adam rve başka bir kadınla gelene kadar. Artık dayağa, hakarete daha fazla dayanamayan Lizge soluğu Diyarbakır'ın sevilen toprak sahiplerinden Demir ağanın kapısının önünde alır. Durumunu anlatır ve yardım ister. Bunun üstüne Demir bey kızımız ve ailesini İstanbulda inşaat şirketi olan, şımarık, egolu oğlu Baran'ın yanına gönderir. Bir şekilde yeni hayatına tutunan Lizge, bu seferde dengesiz ama bir o kadarda sevilesi hareketleri olan Baran'a katlanmak zorundadır...
Ahh bizim şu anaç ruhlu, fedakar kadınlarımız...Her zulmü çekmeye ne meraklıyız. Ki Lizge de bunlardan biriydi ve babasına karşı tutumu bir yerden sonra beni acayip yordu. Ya kuzum sen üniversiteyi bitirdin, toplan git, dimdik dur. Ayrıca herkese aslan kesiliyorsun da babana ne diye o kadar sustun! Baran kesinlikle itici bir karakterdi. Sevdimi yoksa sövdü mü inanın hiç anlamadım. Her insanın geçmişten gelen travmaları olur amenna ama bunun etkisini herkese gösteremezsin. Beş parmağın beşi bir değil diye boşuna dememişler. (Tabi birde her kuşun eti yenmez Baran bey!) Yazarın yazım dili,karakterlerin arasındaki kimya gerçekten güzeldi. Bir kaç boşluk dışında, akıcı ve keyifli bir anlatımı vardı. Ee ne diyeyim dostlar anlatması benden, okuyup okumayaya karar vermesi sizden.