Lydia, hayatının büyük bir kısmını beraber geçirdiği nişanlısı Freddie'nin ölmesiyle büyük bir yas sürecinin içine giriyor. Nasıl başa çıkacağını bilmediği bu süreçte, uyku sorunu çektiği için doktorun yazdığı hapları kullanmaya başlıyor ve bu uyku hapları Freddie'nin hâlâ yaşadığı paralel bir evrene kapı açıyor. Lydia gerçek hayatı ile masalsı hayatı arasındaki dengeyi koruyabilecek mi? Yaşadığı kayıp ve acısından sonra nasıl bir yol izleyecek?
Büyük acılardan sonra tekrar kaybettiği benliğini bulmaya çalışıyor aslında Lydia. Kendini bildi bileli o insan hayatındayken şimdi yokluğuyla başa çıkmaya, kendini yeniden keşfetmeye başlıyor. Unuttuğu hislerle tanışıyor. Aslında hepimizin hayatından parçalar bulabileceği bir kitap, acıları hem eğlenceli hem de o karanlık tarafıyla çok güzel harmanlamış yazar. İlk defa okuduğum bir yazar olmasına rağmen kalemini çok sevdim. Lydia'nın yas sürecini, yaşadığı duyguları ve o karmaşayı öyle güzel yansıtıyor ki kelimeleriyle, içimde hissedebildim.
Kızdığım ve neden böyle oldu dediğim bir yer oldu, okuyanlar tahmin eder Lydia'nın seyahat dönüşü gördüğü muameleden bahsediyorum. Burayı okurken Lydia'nın Petar'a söylediği şu sözler canlandı zihnimde; "Sanırım, sanırım herkese her şey olmak için çok fazla çabalıyordum." Burası kitapta kalbime dokunan en özel yer oldu. Altını çizdiğim çok güzel yerler var, hepsi ayrı ayrı çok şey anlattı bana.
Kapağında gördüklerinizden çok daha fazlası, sayfaları çevirirken ruhunuzu dinlemeyi unutmayın...