.. hani insan, hiçbir şeye karşı ilgisi, hiçbir şeyden umudu kalmayınca hayatın her gün değişmeyen tekrarı altında ezilir gibi olur, kendinde işte öyle bir hal hissetmeye başlıyordu.
Bilmem size de hiç oldu mu?… Bazen insan bir kitapta kendisinin de aklımdan geçmiş bir fikre, ya derinden hatıra gelen silinmiş bir hayale rast gelir ki bu, en ince hissinizi anlatıyor sanırsınız.
(+) Çevrede gezilecek yerler var mi bari?
(-) Ah! Çok az! Yamaçta, orman sınırında, otlak dedikleri bir yer var. Pazarları bazen oraya gidip elimde kitabım, batan güneşi seyre dalıyorum.
(+) Hiçbir şeyin gün batımı kadar hayranlık uyandırıcı olmadığını düşünüyorum fakat özellikle de deniz kıyısında olmalı.
(-) Ah! Denize taparım.
(+) İnsanın aklı bu sınırsız boşlukta daha iyi çalışıyor gibi gelmiyor mu size de? Derin düşüncelere dalmak ruhu yüceltir ve sonsuz, ideal düșünceler verir insana değil mi?
"Dinim var benim, kendime göre bir dinim var ve bütün o gülünçlüklere ve şaklabanlıklara bakarsanız, herkesten daha dindar bile sayılırım! Onların aksine Tanrı'ya taparım ben! Yüce bir varlığa, bir Yaradan'a inanırım! Bizi buraya, bu dünyaya, vatandaș ve aile babası olarak görevlerimizi yerine getirmek üzere yerleştirmiş olan yüce varlığa; dolayısıyla bir kiliseye gitmeye, gümüş kapıları öpmeye ve bizden daha iyi beslenen bir sürü soytarıyı kendi cebimden doyurmaya ihtiyacım yok! Zira insan Tanrı'ya bir ormanda, bir tarlada, hatta atalarımız gibi pırıl pırıl gökyüzüne bakarak da iman edebilir."
"Onun sandığına göre aşk, şimşek parıltıları ve gök gürültüleri ile kendini birdenbire gösterir, göklerden düşüp hayatı altüst eden, iradelerimizi birer yaprak gibi söken, bütün kalbi uçuruma sürükleyen bir kasırgaya benzerdi.."