Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Zihin Felsefesine Güncel Bir Bakış

Madde ve Bilinç

Paul M. Churchland

En Eski Madde ve Bilinç Gönderileri

En Eski Madde ve Bilinç kitaplarını, en eski Madde ve Bilinç sözleri ve alıntılarını, en eski Madde ve Bilinç yazarlarını, en eski Madde ve Bilinç yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
'Zihinsel-şey' doğası bakımından 'maddi-şeyden' tamamen, yani herhangi bir kütlesi,herhangi bir şekli ve uzayda herhangi bir konumu olmayacak kadar farklıysa, zihnimin bedenim üzerinde nedensel bir etkide bulunması nasıl mümkün olur?
Genelde, bilimsel sorunlara dinsel ortodoksiye başvurarak çözüm arama girişimlerinin çok üzücü bir tarihi olmuştur. Yıldızların başka güneşler olduğu, dünyanın evrenin merkezi olmadığı, hastalıklara mikroorganizmaların yol açtığı, dünyanın milyarlarca yıldır var olduğu, yaşamın fzyokimyasal bir fenomen olduğu gibi son derece önemli düşüncelere sertçe ve bazen de acımasızca karşı çıkılmıştır, çünkü zamanın egemen dini genelde başka şekilde olduğunu düşünmüştür. Giordano Bruno ilk görüşü savunduğu için yakılmıştır; Galileo, Vatikan’ın bodrumlarında işkenceye uğramakla tehdit edilerek ikinci görüşten vazgeçmeye zorlanmış- tır; hastalıkların Şeytan’ın uğrattığı bir ceza olduğuna dair katı inanç, Avrupa’nın çoğu şehrine kronik vebanın yayılmasına yol açan kamusal sağlık pratiklerinin uygulanmaması- na ortam hazırlamıştır ve dünyanın yaşı ve yaşamın evrimi de sözde aydınlanma çağında bile dinsel önyargıya karşı güç bir savaş vermek zorunda kalmışlardır.
Reklam
Qualia
Daha yakın bir geçmişte ise, duyumlarımızın içgözlemsel niteliklerini (duyusal 'iç-nitelikler'2) ile düşüncelerimizin ve inançlarımızın anlamlı içeriğinin de fizikselliğe indirgemeye daima direnecek fenomenler oldukları ileri sürülmüştür. Örneğin bir gülün rengini görmeyi veya kokusunu koklamayı ele alalım. Düaliste göre, bir fizikçi veya kimyacı gülün ve insan beynin moleküler yapısı hakkında her şeyi bilebilir, fakat bu bilgisi onun bu ifade edilemez deneyimlerin niteliğini öngörmesini veya tahmin etmesini sağlamaz.
İng.
Hıristiyanlık Avrupa'da ve Amerika'da yoğundur, İslam ise Afrika ve Ortadoğu'da, Hinduizm Hindistan'da ve Budizm Doğu ülkelerinde yaygındır. Bu da hepimizin bir ölçüde şüphelendiği gibi şunu gösterir: Genel olarak insanlar için dinsel inancın birincil belirleyicileri toplumsal güçlerdir. Bu yüzden bilimsel sorunları dinsel ortodoksiye başvurarak çözmeye çalışmak, deneysel kanıtın yerine toplumsal güçleri koymak demek olacaktır. Bütün bu sebeplerden dolayı, zihnin doğasıyla ilgilenen profesyonel bilimciler ve filozoflar genellikle dinsel başvuruları tartışmanın bütünüyle dışında tutmak için ellerinden geleni yaparlar.
Son on yılda, elli doları olan herkesin, matematiksel akıl yürütme kapasitesi - en azından hesaplamayla ilgili kısmı - normal bir insanınkini fazlasıyla aşan elektronik hesap makinelerine sahip olması mümkün hale gelmiştir. Aslında, Descartes' ın yazılarından beri geçen yüzyıllarda filozoflar, mantıkçılar, matematikçiler ve bilgisayar bilimcileri matematiksel akıl yürütmenin genel ilkelerini elde etmeyi başarmışlar ve elektronik mühendisleri de bu ilkelere göre hesap yapan makineler yaratmışlardır. Sonuçta Descartes'ın görse şaşıracağı, avuca alınabilecek büyüklüktebir nesne ortaya çıkmıştır.
Bir sonraki sorun da gayet günceldir: Duyumlarımızın içsel niteliklerini veya inançlarımızın ve arzularımızın anlamlı içe- riğini tamamen fiziksel ifadelerle açıklamayı veya öngörmeyi nasıl umut edebiliyoruz? Materyalistin karşı karşıya kaldığı başlıca sorunlardan biridir bu.
Reklam
Ockham'ın Usturası
Akılcı yöntembiliminin bu ilkesine göre, geri kalan her bakımdan eşit olan iki rakip hipotezden daha yalın olanı tercih edilmelidir. Bu ilkeye, onu ilk dile getiren Ortaçağ filozofu Ockhamlı William'ın adından yola çıkarak "Ockham'ın Usturası" da denir. Bu ilke şöyle de ifade edilebilir: "olguları açıklamak için kesinlikle gerekli olanları aşarak varlıkları çoğaltmamak gerekir."
Ruh-beyin etkileşimi
Akıl yürütme, duygu ve bilincin içinde gerçekleştiği bağımsız bir varlık gerçekten varsa ve bu varlık beyne yalnızca duyusal deneyimleri almak ve istemli edimleri yaptırmak amacıyla tamamen bağımlıysa, o zaman aklın, duygunun ve bilincin, beynin manipülasyonuyla sağlanan doğrudan kontrole ve beynin zarar görmesinin yol açtığıpatolojilere dayanıklı olması beklenirdi; ama gerçekte tam tersi doğrudur.
İlaçların Zihni etkilemesi
Psikiyatri, beyne ulaşmalarıyla birlikte etki gösteren yüzlerce duygu kontrolü kimyasalından (lityum, klorpromazin, amfetamin, kokain, vs.) haberdardır. Ayrıca bilincin anestetiklere, kafeine ve en basiti de kafaya alınan sert bir darbeye karşı dayanaksızlığı, onun beyindeki sinir etkinliğine ne kadar bağımlı olduğunu gösterir.
Madddeden Oluşmuş Canlılarız
Tartışmamızın amacı bakımından standart evrim öyküsünün en önemli yanı, insan türünün ve bu türün bütün özelliklerinin tamamen fiziksel bir süreçten çıkan tamamen fiziksel sonuçlar olmasıdır. Aynı nedenden dolayı sinir sistemi de dav-ranışın ayrımcı bir idaresine olanak tanır. Ancak bir sinir sistemi sadece etkin bir hücre matrisinden ibarettir. Hemcinslerimizden yalnızca daha karmaşık ve güçlü bir sistemine sahip olmamızla farklıyız. İçsel doğamız daha basit canlılarınkinden tür olarak değil, yalnızca derece olarak farklıdır. Kökenlerimizle ilgili doğru açıklama buysa, kendimizle ilgili kuramsal açıklamamıza fiziksel olmayan tözleri veya nitelikleri dahil etmemize ne gerek vardır ne de bunun için kuramda uygun bir yer vardır. Biz maddeden oluşmuş canlılarız ve bu gerçekle birlikte yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor.
Reklam
Felsefi Davranışçılık (Philosphical Behaviorism)
Maalesef felsefi davranışçılığın taraftarlarını bile güç durumda bırakan iki önemli kusuru söz konusudur. Zihinsel durumlarımızın 'içsel' yönünü açıkça göz ardı etmiş, hatta yadsımıştır. Örneğin bir ağrısı olmak, inlemeye, irkilmeye, aspirin içmeye vs eğilimli olmakla sınırlı bir meseleden ibaret değildir. Ağrıların ayrıca, içgözlemle açığa çıkan içsel bir niteliksel doğası (dehşet verici bir doğası) da vardır ve bunun gibi iç-niteliklerı*- göz ardı eden veya inkar eden her zihin kuramı amacından sapmış sayılır
*qualia
Leibniz Yasası
Leibniz Yasası, iki öğeden birinin taşıdığı her bir niteliği kendisinin de taşıması halinde bunların sayısal olarak özdeş olduğunu ifade eder. Bunun mantıksal gösterimi şu şekildedir: (x)(y)[(x = y) = (F)(Fx = Fy)]
Eleyici Materyalizm (Eliminative Materialism)
Söz konusu görüşe göre, halk psikolojisinin kavramlarını (inanç, arzu, korku, duyum, ağrı, neşe, vs.) da benzer bir gelecek bekliyor. Nörobilim, mevcut kavrayışlarımızın yetersizliğinin herkesçe görülebileceği kadar olgunlaştığı zaman ve yeni kavramsal çerçevemizin üstünlüğü kabul gördüğü zaman, içsel durumlarımızı ve etkinliklerimizi nihayet gerçekten upuygun bir kavramsal çerçevede yeniden kavrama olanağını yakalamış olacağız.
157 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.