HALİT ZİYA UŞAKLIGİL
Tereddütsüz söyleyeceğim ki yazdıklarımın hiç birisini yazmamış olmak imtihalini o kadar büyük bir hüzün duymayarak düşünebiliyorum. Fakat Mai ve Siyah için böyle değil! Onu yazmış olmak isterdim. Ve pek iyi etmişim ki yazmışım. Onun için, eksiklikten alınmıştır, baştan ayağa meziyettir demiyorum. Fakat onda hemen bütün ben varım, benim birdaha geri gelmeyecek olan emellerle, hülyalarla ve onların yani başında hüsranlarla, elemlerle dolu olan gençliğim var. Hatta yalnız benim değil...Bütün gençler var... Memleketimin bedbaht gençliği var. Sizler varsınız...
Babasının ölümünden sonra geçen beş senelik, zaman içinde hayatın ne zalim darbelerin uğramıştı! Daha hayatın henüz başındayken bundan sonra kırılmış emellerle, sönmüş hülyalarla, unutulmaz matemlerle geleceğin önüne çıkacak, "İşte ben seni bu omuzları çöktüren yüzlerle yaşayacağım, " diyecekti. Ah bundan sonra yaşayacağı seneler...Kim bilir! Yirmi sene, belki kırk sene...Artık kuvveti kalmamıştı, o nasipsiz, ümitsiz senelerin kuru geçişi içinde kırık bir hayatı sürüklemek onun için ne büyük bir işkenceydi.
"Nasıl yaşayacağım?" diyordu.