Malik Aksel - Masal ve Resim

Kolektif

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Tarihte her inkılâptan sonra o inkılâbı yaşatan ve canlandıran bir sanat meydana gelmiştir. Fransa büyük ihtilâli, tarihinden ziyade resimlerle yaşıyor. Keza Rus İnkılâbı da yeni Rus sanatının en büyük ilham membaıdır. Bu cereyanlardan ayrı kalmamız orijinal bir sanatımız olmadığına delâlet eder. Gözümüzü hariçten ziyade memlekete çevirmeliyiz ki sanatımızda millî karakterimiz görünsün. Türk resim sanatında bir Rönesans'ın doğuşunu beklemek Cumhuriyet ve inkılâbın en büyük haklarındandır.
Sayfa 18
Bazı batı ar (Malik Aksel'in kullanımı ile sanat) tarihleri şarklıların ve Türklerin menazır bilmediklerini ifade ederler. Bu hiçbir zaman doğru değildir. Evvela doğu ülkeleri batı ülkeleri kadar realist olmamışlardır. Güzel arların değdiği noktada mistik bir koku hissedilir. Şarklının göze ve göz bilgisine inanı yoktur. Doğru bir değneğin su içinde kırık göründüğü gibi.
Sayfa 20
Reklam
İlginç...
Eski Mısırlılarda güzelin maddî bir ölçüsü vardı. Boyun yirmi bir parmak olması, omuzların, kalçanın, ayakların muayyen nispetleri ihtiva etmesi icabederdi. Hattâ duruşların bile tespit edilmiş ölçülere uyması şart idi. Yunanlılar bir güzelin boyunun 7-8 baş uzunluğunda olması ve azaların birbirine nispetleri hakkında kati kaideler bile vazetmişlerdi. Ay çehreler, uzun ve büyük gözler, küçük ağızlar ince narin burunlar, düz saçlar resim, heykel ve şiirde Türk zevkini temsil ettiği gibi Turfan, Hoço'da çıkan freskolarda mavi göz ve sarı saçlı Türk figürleri Türkleri Moğollardan tamamıyla ayırır. Irkların adem-i müsavatı nazariyesini kuran Gobineau da bütün şark edebiyatının Türklerin güzelliğinden bahsettiğini, bunları Moğol zümresine dâhil etmenin hata olduğunu kaydediyor. Türk istilâlarından sonra Arap, İran, Suriye'deki resimlerde Türk çehreleri tamamıyla bariz ve aşikârdır. Uzun bir devir Türk tipleri, figürleri şark sanatında güzellik olmuştu. Bir güzelden bahsedilince ''tasvir gibi'' sözleri hatıra gelir. Bu kelimeler şarkta ekser Türkler hakkında kullanılırdı. ''Türk-i Felek'' de güzellikten kinaye Zühal'e alem olmuştur. Hafız bile ''Eğer Şiraz Türk'ü bana gelirse ben onun bir esmer benine Semerkand ile Buhara'yı veririm'' demiştir.
Sayfa 40
Sanatkâr ne kadar kuvvetli olursa olsun başka bir muhite gözünü çevirdiği zaman eserlerinde muhakkak bir yabancılık ve ca'liyet görünür. Van Gogh'un dediği gibi, Delacroix, şarka ait resimlerinde hiçbir zaman samimi olamamış ve hiçbir zaman hakikî şarkı gösterememiştir.
Sayfa 17 - Kapı Yayınları
Türkler sanem, put denilen heykellere ''sin'' derlerdi. Sin mezar mânâsına geliyordu. Eskiden en çok heykeller mezarlarda bulunurdu. Bunlar Yunan Tanagraları gibi topraktandı. Eski Türkler askerlerin mezarları üzerine öldürdükleri düşmanların heykellerini dikerlerdi.
Sayfa 35
Reklam
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.