Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Manş Ötesi

Julian Barnes

Manş Ötesi Gönderileri

Manş Ötesi kitaplarını, Manş Ötesi sözleri ve alıntılarını, Manş Ötesi yazarlarını, Manş Ötesi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kendini beğenmiş bir tartışmacının belirttiği gibi, tek bir 'bellek yüzyılı” kesinlikle yeterliydi. Daha önceki metal artığı yığınları örneğini izleyerek, sadece tek bir örneği koruyun ve gerisini dümdüz edin. Daha fazlasına kimin ihtiyacı vardı?
175 syf.
·
Puan vermedi
·
10 günde okudu
İlk başta çok hoşuma gitmeyen, hatta, iki defa yarım bıraktığım bu kitabı, ilk çeyreğinden sonra dikkatle okumaya başladım. Kitap 10 öyküden oluşuyor ve Fransa (Fransızlar) ve İngiltere (İngilizler) üzerine bilgiler, farklar sunuyor. Yazar, İngilizlerin doğrudan ama etkili düşünme tarzı olduğunu, Fransızların dolaylı ama daha yobaz bakış açılarına sahip olduklarını birçok yerde farklı cümleler ile bahsediyor. Aslında kitapta benim en çok hoşuma giden taraf, günümüz dünyasının her şeyi sembolize etme çabasını, tarihte yaşanan bir çok olayın günümüz insanınca saygı görmediğini çok güzel anlatması oldu. “Kendini beğenmiş bir tartışmacının belirttiği gibi, tek bir 'bellek yüzyılı' kesinlikle yeterliydi. Daha önceki metal artığı yığınları örneğini izleyerek, sadece tek bir örneği koruyun ve gerisini dümdüz edin. Daha fazlasına kimin ihtiyacı vardı?” Kitabı okumayı düşünenlere tek bir tavsiyem var, ilk sayfalarda sıkılıp bırakmayın sonuna kadar okuyun.
Manş Ötesi
Manş ÖtesiJulian Barnes · Ayrıntı Yayınları · 199913 okunma
Reklam
Hikâyeler gibi, insanlar da kendilerini yineliyorlardı.
Her zaman çivi çiviyi sökmez.!
……..eğer zatürreeye yakalanmış bir çocuğunuz varsa onu, nezlesi olan bir başka çocuğu yanına yatırarak tedavi etmeyi düşünemezdiniz.
Zaten, insan gerçekte her sorunun yanıtını da aramıyor.
Ölüler çoğaldıkça, acı orantısal olarak azalıyor du. 73367: Keder konusundaki bütün uzmanlığına karşın, o bile bunu düşünemiyordu.
Reklam
İnsan herşeye olduğu gibi kedere de alışır.
Kederi, bacaklara takılan metal aletler gibi olmuştu, gerekli ve destekleyici; o olmaksızın yürüyebileceğini tasavvur edemiyordu.
Fransız İhtilali!
Tanrı biliyor ya Papacı değildi, ama devrimci ordunun topçularıyla tüfek taşıyan askerleri de Protestan beyefendiler değillerdi. Tarlalardaki haçları söküp onlara bir auto-da-fe (ateşte yakma cezası) uygulamışlardı. Piskopos elbiseleri giydirerek eşeklere ve katırlara gösteri yürüyüşü yaptırmışlardı. Dua kitaplarını ve din eğitimi elkitaplarım yakmışlardı. Papazları evlenmeye zorlamışlar ve Fransız erkekleriyle kadınlarına İsa'nın tasviri üzerine tükürmeyi emretmişlerdi. Bıçaklarıyla mihrap süslemelerine, çekiçleriyle aziz başlarına hasar vermişlerdi. Çanları sökmüşler, dökümhanelere götürüp orada yeni kiliseleri topa tutacak silahlara dönüştürmüşlerdi. Hıristiyanlığı ülkeden kazıyıp atmışlardı ve ödülleri ne olmuştu? Buonaparte...
Bir İngiliz’in gözünde Fransa ve Fransızlar…
Fransızlar Tanrı'nın yarattığı şeylerin yanlış parçasını yanlış günde mideye indirmektense iğrenç bir cinayet işlemeyi yeğlerler. Bütün bunlar çok can sıkıcı, akıl ülkesi olduğu için Tanrı İngiltere’yi kutsasın.
Düşüncelerimizdir hayatımıza yön veren…
Kadın ünlü bir şarap üstadıydı ve bize ilginç bir gerçekten söz etti. Görünüşe bakılırsa, büyük bir şişe alır da içindeki şarabı iki aynı şişeye paylaştırıp gözleri bağlayarak bir test yapacak olursanız, en kurt içkicilerin bile şu iki ayrı şişedeki şarabın gerçekte aynı olduğunu tahmin etmeleri son derece ender oluyormuş. İnsanlar bütün şarapların farklı olmalarını bekliyormuş ve damakları da bu yüzden farklılıkta israr ediyormuş. Kadın üstat, bunun son derece aydınlatıcı bir deney olduğunu ve hemen her zaman da sonuç verdiğini belirtti.
Reklam
Gerçekte, duyguları bastırılmıştı diyebilirim. Entellektüeller damarlarında hiç ateş yok onların, sadece fikirler var.
Deneyimlerime göre, insanın kendini belli ölçüde içki içme aşırılığına kaptırması için çeşitli ve pek de önemli olmayan gerekçeler -suç, korku, perişanlık, mutluluk- varken büyük bir aşırılığa kaptırması için daha büyük bir gerekçe var: Sıkıntı.
O ateşini ve gazabını basit ruhlar arasında yaksındı, orada pek zararı olmazdı. Kilise, inancın olduğu bir yerdi, fikirlerin değil.
Her zaman daha yukarılara çıkabilmek için yere hafifçe basacaklardı. Kendilerini yaşamın önemsiz yanlarına kaptırmayacaklardı.
“Müzik bir yayılımdır, ruhun yücelmesidir: Ruh kösteklendiğinde ve bir yere bağlandığında müzik nasıl gelişebilir?”
20 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.