Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Masa Dergisi - Sayı 54 (Eylül 2021)

Masa Dergisi

Masa Dergisi - Sayı 54 (Eylül 2021) Gönderileri

Masa Dergisi - Sayı 54 (Eylül 2021) kitaplarını, Masa Dergisi - Sayı 54 (Eylül 2021) sözleri ve alıntılarını, Masa Dergisi - Sayı 54 (Eylül 2021) yazarlarını, Masa Dergisi - Sayı 54 (Eylül 2021) yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İnsan dediğin, yapabileceğinin en iyisine layık görmeli kendini.
Reklam
Bu hayat benim ama yarısını başkaları için yaşadım. Nadide Hayat
Sayfa 49 - REPLİK MASASIKitabı okudu
Tam her şey için pes etmiş, zevksiz bir yaşam sürmeyi kabullenmek üzereyken bir şey oldu. Bir sabah uyandığımda martıların tiz çirkin sesleri bana müthiş bir huzur verdi. Parkta oynayan çocuk çığlıkları ve trende gazete okuyan huysuz amcalar bile neşe vermeye başlamıştı. Trafikte korna sesleri kayboldu. Birbirine küfür eden sürücüler artık yoktu.
Sayfa 46 - Firkan Gülaydın / TANRI'YA VARMAKKitabı okudu
Camus'nun yazar olmanın yanında en büyük tutkularından biri de tiyatrodur. Bir dönem Paris'te kendisine ait bir tiyatrosu da olmuştur ancak savaş sebebiyle faaliyetleri uzun sürememiştir. Birçok tiyatro oyunu da kaleme almıştır Camus, bunlardan ilki Caligula'dır. Onun tiyatroyla tek yakınlığı, oyun yazarlığı da değildir. Sahnede birçok kez rol almış, oyun yönetmenliği yapmış, hatta sahne dekoru için de uğraşlar vermiştir. Camus'nun romanları ise birçok ülkede sinemaya uyarlandığı gibi ülkemizde de Yabancı romanı, Yazgı ismiyle 2001'de Zeki Demirkubuz tarafından sinemaya uyarlanmıştır. Filmdeki Musa karakteri Meursault'u yansıtmaktadır.
Sayfa 42 - Gamze İyem / DÜŞÜNSEL EVRENDE PARALEL HAYATLAR: ALBERT CAMUS / YUSUF ATILGANKitabı okudu
Bir şekilde kendi acılarımızdan kaçabilsek de, bu sefer başkalarının acılarına paydaş oluyoruz.
Sayfa 40 - Ezgi Karaşin / "CANLI DEĞİL, AMA BÜSBÜTÜN ÖLÜ DE SAYILMAZ"Kitabı okudu
Reklam
Görevliye sorunun ne olduğunu sordum. Ziyaret saatinin dolduğunu, Kayaköy'ü boşaltmaları gerektiğini söyledi. Kapısız evin eşiğinde oturmuş olan ihtiyara doğru döndüm bu kez, usulca yanına çömelip elimi dostane bir şekilde omuzuna koyup, "Bey amca, ziyaret saati bitmiş. Yorulmuşsundur sen de hadi gel, birlikte inelim," dedim. Yüzündeki o keskin ve acı ifade bir anda kedere döndü. Zaten hikâyesi yarım kalmış gözler, ele veriyordu kendini. "Ama..." dedi sustu bir süre. Sonra titreyen ellerini yumruk yapıp evi ve eve ait bir şeyleri göstermek ister gibi baktı ve konuştu: "Ziyaretçi değilim ben evlat. Burası benim ailemin evi! Burası Kayaköy de değil, Levissi. Burası Levissi..."
Sayfa 35 - Uğur Portakal / LEVİSSİKitabı okudu
"Günün üçte ikisini kendine ayırmayan kişi aslında bir köledir,"
Sayfa 31 - Dilek Sarıgül / ÖZGÜR BACAKSIZ'LA SAKİN YAŞAMAK ÜZERİNEKitabı okudu
Hieros Gamos nedir, kısmı...
Bu tanrı ve tanrıça birleştiklerinde yeryüzü yeşeriyor, toprak hamile kalıyor, yazın yetişen ürün sonbaharda hasat ediliyor, bereketli ürünle kışın yeni doğan bebekler ve diğer aile bireyleri bir sonraki bahara kadar beslenebiliyordu. Ancak bu birleşmeyi garanti altına almak için insanların bir şeyler yapması gerekiyordu. Süreci kendi haline bıraktıklarında bazen işler yolunda gitmiyor, tanrı ve tanrıça birleşmediği için kıtlık oluyordu. Buna müdahale etmenin en güzel yolu, onları taklit etmek ve onları onurlandırmaktı. Bu nedenle insanoğlu, tanrı ve tanrıçanın yerine geçip birleşmeleri ve doğumu bir oyun şeklinde taklit ederek onları bir çeşit büyü yoluyla etkileyebileceğini düşündü. İşte insanların düzenledikleri bu oyun ve hareketlerin tümüne "Kutsal Evlilik" yani "Hieros Gamos" ritüeli adı verilir.
Sayfa 28 - Derya Özel / HIEROS GAMOSKitabı okudu
Damatın gelini kucağında eşikten geçirmesinin sebebi kısmı...
Gelinin ağlatılması kadar, gelin ve güveyin başlarından buğday ya da pirinç serpilmesi, eşiklerine un serpilmesi de Türk evlilik gelenekleri arasında yerini alır. Elbette buğday serpilme ritüeli yine eski zamanların bereketi artırması için yapılan uygulamalardan biriydi. Yine Antik Yunan'da gelin, güvey evinin eşiğinden ilk adımını bir narı ısırarak atardı. Gelinin bu hareketi, kocasının emrine ve koruması altına girdiğini gösterirdi. Roma'da gelin eve girişte kapı tahtasını yağ ile ovar ve yün iplikler bağlardı. Yine Roma'da gelinin eşiğe basması uğursuzluk sayıldığından damadın kucağında geçerdi, Günümüzde hâlâ devam eden bu gelenek, Türk evlilik ritüellerine çok sonra eklenmiştir.
Sayfa 28 - Derya Özel / HIEROS GAMOSKitabı okudu
Reklam
Gelinin kınada ağlatılmasının sebebi kısmı...
Anadolu Türkleri düğün törenine, eski toplumların her dini törenden önce yaptığı gibi, İslam dininin de bir gereği olan yıkanarak arınma işlemiyle başlar. Anadolu'da gelinin gözyaşlarının bereketi artıracağı düşüncesinden dolayı, kına gecesinde gelinin ağlaması için büyük çaba harcanır. Aslen gelinin gözyaşlarının bereketle olan ilişkisi, ölüp yeniden dirilmeleriyle mevsimsel döngüyü simgeleyen Dumuz, Tammuz, Adonis, Attis ve Dionysos için dökülen gözyaşlarına bir atıftır. Eski zamanların inancına göre tanrılar için tutulan yas ve dökülen gözyaşından sonra tanrılar dirilir ve bereket tanrıçalarıyla evlendirilirlerdi. Böylece kıtlık sona erer, bereket dolu ilkbahar yeniden geri gelir, bu da büyük bir coşkuyla kutlanırdı. Bu nedenle bereketin özellikle gelinin gözyaşlarından beklenmesi, tarihin derinliklerinde gizli olan kutsal evlilik törenlerinden izler taşımaktadır.
Sayfa 28 - Derya Özel / HIEROS GAMOSKitabı okudu
Kafama üşüşen düşüncelerin ağırlığıyla göğsüm eziliyor. Çok saçma, elle tutamayacağım, fiziksel bir varlığı olmayan bazı düşünceler, göğsümün üzerinde tonlarca ağırlığıyla oturuyorlar
Sayfa 27 - Canan Saka / KARAHİNDİBAKitabı okudu
Paşa'ya gelince. Adının Paşa olduğuna bakmayın. Hiç de paşalar gibi bir hayatı yok onun da. Ağa kedisine Garip gibi ezik bir isim yakışamayacağından bu adı koymuşlar belli ki. Karnı benden daha iyi doyuyor belki ama sevgi konusunda çok aç. Onunla sık sık dertleşiriz. Maksut Ağa'nın nasıl suratsız olduğunu, canı sıkkın olduğu zamanlar kendisini nasıl tekmelediğini anlatır içli içli miyavlarla. Benim karnımın açlığı mı, yoksa onun ruhundaki açlık mı daha kötü karar veremeyiz bir türlü. Herkes kendi açlığını biliyor galiba. Hem tok olmak hem sevilmek neden bu kadar zor!
Sayfa 14 - Ayşen İnci / GARİP KEDİNİN ÖYKÜSÜKitabı okudu
Bütün bunlardan başka dikkatimi çeken en önemli şey parklardı. Parklar bir yan yola sapmadan, bir yokuşu tırmanmadan gidilen yerlerdi. Yürürken düz yolda karşına çıkıyorlardı. Tamamını yürüyerek dolaşman saatlerini alıyordu. İçinde farklı renklerden, farklı kombinasyonlarda genç çiftler görmüştüm. Bir Asyalı genç erkek ve bir Afro-Amerikan genç kadın el eleydi. Yanında bebek arabasında bebekleri vardı. Böyle yüzlerce çift gördüm. İnsanların birbirlerine olan aşkları, sevgileri göz bebeklerinden anlaşılıyordu, Mutluydular. Seviyorlar, sevişiyorlardı. Ben o gün ülkem "sevişmekte olan ülkelerden" olsun istedim. Halen de içimde bu arzuyu taşıyorum. Bir zamanlar biz de sevişmekte olan bir ülkeydik. Ne olduysa oldu sevişmek bize çok görüldü. Ayrışmaktan, kamplaşmaktan, dövüşmekten sevişmeyi unuttuk. Binaenaleyh, binalarla gelişmek bir yere kadar, acaba biraz da artık sevişsek mi?
Sayfa 9 - Yiğit Güralp / SEVİŞMEKTE OLAN ÜLKELERKitabı okudu
Dünyada tam anlamıyla gelişmiş ülkeler hangileridir, diye baktığımızda ise birkaç Avrupa ülkesini görüyoruz. Hatırlıyorum. Bu ülkelerden birinde yıllar önce bulunmuştum. Kentte yapılaşma sağlam ve planlı biçimde yıllar önce bitmişti. Hiç şantiye görmedim. Tarihi doku korunuyordu. Binalara ortak hafıza ve kültür gözüyle bakıldığı için yıkılıp AVM ya da markete dönüştürülmesi söz konusu değildi. Bunlar genelde kent merkezi dışında kalan boş arazilere yapılıyordu. Kentteki tadilat çalışmaları halkı ve turist misafirleri rahatsız etmeyecek biçimde planlı ve sessizce yürüyordu. Aralıklarla gidip yaşadığım uzun aylar boyunca, pata pata pat ve vinnapp vinnapp seslerini hiç duymadım.
Sayfa 8 - Yiğit Güralp / SEVİŞMEKTE OLAN ÜLKELERKitabı okudu
875 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.