Korku denli insanı yönlendiren, zamanına göre güç veren, zamanına göre zayıflatan bir duygu az vardır. Korkudan nefret, saygı, alay, cesaret, hatta tüm bu duyguların bir alaşımı da doğabilir.
Adam oğlunu arabası ile okula götürüyor yolda bir kaza oluyor ve baba ölüyor.Çocuk ağır yaralı ambulans geliyor çocuğu hastaneye kaldırıyorlar.Çocuğun hemen ameliyat olması gerekiyor ameliyat masasına yatırıyorlar.Çok geçmeden cerrah içeri giriyor ve bu çocuğu görür görmez
-Ben bu çocuğu ameliyat edemem diyor bu benim oğlum...
acıklı öykümüz bitti .Ne olup bitiyor çocuğun iki babası mı var Hayır çocuğun iki babası yok.. Babalardan bir üvey mi? Hayır.Cerrahın oğlu yaralanan çocuğa çok mu benziyor? Hayır.Son derece doğal.
Beynimizi nasıl kalıplara girdiğine çok güzel bir örnektir bu bilmece. Beynimiz öylesine kalıplaşmış ki cerrahın kadın olabileceğini yani çocuğun annesi olabileceğini düşünemiyoruz bile... kadın erkek eşitliğinden yana olabiliriz ama eşitsizlik biz ayrımına varmadan beynimize işlemiş
“Eğlenmek için illa kahkaha ya da göbek atmak gerekmez! Kimileyin ciddi bir iş yaparak da eğlenilebilir. Matematik, her şey gibi, ancak emek verildikçe sevilir. Önemli olan çalışmak, emek vermek. Gerisi kendiliğinden gelir.”
“İlkel insan, mağarasının duvarına resim çizerken soyut bir eşitlik kavramına sahipti. Çizdiği hayvan resmiyle gerçek hayvan arasında bir ilişki kurar, iki ve üç boyutlu iki değişik nesneyi eşleştirirdi. Üstelik çizdiği geyik herhangi bir geyiğin resmiydi. ‘Herhangi bir geyik’, ‘genel bir geyik’ gibi düşünceler soyutlamaya giden ilk adımlardır. İlkel insan soyutlamaya, dolayısıyla matematikçileşmeye böyle başladı. Bu evreden ‘x bir geyik olsun’ evresine geçmek için küçücük bir adım gerek. Bu küçücük adım insanlığın binlerce yılını almıştır.”