Herhangi bir inceleme alanında, düşünce, kendi algılama bölgesinin içindeki nesnelerin ana hatlarını kavrarken başvurduğu dil kipinin tutsağı olarak kalır.
Bazen tarihçinin amacının, vakayinamelerde gömülü kalmış olan “öyküleri” “bularak”, “tanımlayarak” ya da “açığa çıkararak” geçmişi açıklamak olduğu söylenir. Buna göre, “tarih” ile “kurmaca” arasındaki farklılık, tarihçinin kendi öykülerini “bulmasına” karşılık kurmaca yazarının kendi öykülerini “icat etmesi” gerçeğinde yatar. Gelgelelim, tarihçinin görevi konusunda bu anlayış, “icat etmenin” tarihçinin yaptığı işlemlerde ne ölçüde rol oynadığını gözden uzak tutar.
Herhangi bir inceleme alanında, düşünce, kendi algılama bölgesinin içindeki nesnelerin ana hatlarını kavrarken başvurduğu dil kipinin tutsağı olarak kalır.