Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

En Eski Mevlana Gönderileri

En Eski Mevlana kitaplarını, en eski Mevlana sözleri ve alıntılarını, en eski Mevlana yazarlarını, en eski Mevlana yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
3. Geleneksel Şeb-i Arus Etkinliği ( 17 Kasım-17 Aralık)
Hz. Mevlâna'yı Şems ile aynileştiren nasıl bir aşktı, ruhlarının birleşmesi nasıl bir bütünleşmeydi ki, asırlar geçtiği hâlde hâlâ gıptayla söylenmekte... Nasıl bir özdeşleşmeydi ki, "bir" olarak anılmakta... Nasıl bir coşkuydu ki, iki coşkun denizin kavuşması olarak görülmekte... Nasıl bir kutluluktu ki, O'nun kudreti karşısında
" Mevlana, hayatını insanların gönlünde güller açtırmaya adadığını söyler. 'Gönül, gizli bir bağdır, ağaçları gizli. Yüz türlü görünür, ancak bir türlüdür.' diyen Mevlana'nın gönül bahçesinde yetiştirdiği 'birlik' ve 'sevgi' gülleri, aradan asırlar geçse de hâlâ canlılığını korumakta ve onun engin deryasından saçılan damlalar, susayan gönülleri kandırmaya devam etmektedir... "
Sayfa 7 - Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları
Reklam
" Her insan her şeyden evvel kendi çevresinin ve zamanının ürünü olduğuna ve mutasavvıflar da bu kuralın dışında düşünülemeyeceğine göre, bugün biz Mevlana'yı kendi zamanının ve zemininin insanı, mutasavvıf olarak algılayabiliyor muyuz? Yoksa ona kendi inanç ve değer hükümlerimizin, ideolojilerimizin gözünden mi bakıyoruz? Kısaca herkesin kendine göre bir Mevlana'sı mı var? Eğer böyleyse o zaman tarihte gerçekten yaşamış Mevlana ile bu Mevlana imajlarının örtüştüğünü söyleyebilecek miyiz? "
Sayfa 20 - Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları
" Ka'betü'l uşşâk bâşed în makâm. Her ki nâkıs âmed incâ şod tamâm "
Sayfa 32 - Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları - Mevlana Müzesi Türbe Giriş Kapısı'ndan..
" (...) Mevlana, çocukluk döneminin dışındaki yıllarının hemen tamamını, önceki asırlardaki isimlendirmeyle 'Diyâr-ı Rûm'da geçirdiği ve bu bölgedeki Konya'yı vatan edindiği için 'Rûmî' (Rum ülkesinden; Anadolulu) sıfatıyla anılmıştır. Bunların yanı sıra vatan edindiği şehre işaret etmek üzere XIII. asırdan itibaren 'Konevî (Konyalı)' sıfatı da adıyla birlikte birçok eserde yer almıştır. "
Sayfa 41 - Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları
" Şems'in ayrılığıyla büyük bir hüzne bürünen Mevlana, Tebrizli Şems'in ardından onu bulma ümidiyle iki defa Şam'a gider. İlk gidiş ve dönüşten sonra Konya'da birkaç yıl geçince tekrar aynı arzuyla Şam'a yönelir. Eflâkî, Mevlana'nın bu defa Şam'da bir yıldan çok az veya az kaldığını söylemektedir. Sonuçta Mevlana: 'Tebrizli Şems'i Şam'da görmedi ama Şems'i kendi varlığında gördü. Ay gibi kendi varlığında belirdi o. Beden bakımından dedi, ondan ayrıyız, ama bedensiz, cansız, ikimiz de bir nûruz. İster onu gör, ister beni; ben oyum ey arayan kişi, o da ben' Mevlana bu arayış ve üzüntülerden sonra kendisine 'nâib ve halife' olarak Konyalı kuyumcu Şeyh Selâhaddin'i seçti. Mevlana'nın babasının halifesi Seyyid Burhâneddin-i Muhakkik'e bağlamış ve ondan hilafet almış olan Konyalı Kuyumcu Selahaddin de müritlerce, Şems'e nazaran bilgisiz görülerek hoş karşılanmadı. Mevlana içinse o artık özel bir konumdaydı: 'Şemseddin diyordum ya dedi; ne diye uyuduk biz? Geldi işte gene… Sizinle de işim yok; hepiniz Selâhaddin'in çevresinde toplanın.' (Sultan Veled 1976:79/beyit 1305,1313) (…) Mevlana, son on yılını Mesnevi'nin de yazılmasına sebep olan Çelebi Hüsâmeddin'le sohbette bulunarak geçirdi. Mevlana'nın eserlerinde Şemseddin'den sonra üstün sıfatlarla en çok andığı ikinci kişi olan Ahi-Türkoğlu Hüsâmeddin Hasan onun hemdem ve halifesi olarak büyük kabul görmüştür. Bu beraberlikle geçen yıllar, Mevlana ve çevresindekiler için huzurlu ve verimli yıllar olur. Mevlana'nın bu dönemleri, çevresindekilerin himaye ettiği, ekseriyetle manzum ve mensur eserlerinin oluştuğu yıllardır… “
Sayfa 51 - Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları
Reklam
" Mevlana, İslam dünyasında özellikle hayatının son on beş yılının ürünü olan Mesnevî'si ile asırlar boyu öncü ve kılavuz kabul edildi. Sadece mısraları kendi arasında kafiyeli beyitlerden oluşan bu eserinde o, bilgilendirici ve öğretici bir yol izledi, dinî ve tasavvufî bilgileri, yaşadığı yıllara kadar hayata geçen anlayış ve tavırları konu edindi. Mevlana, nazım şeklinin adıyla andığı ve çeşitli sıfatlarla övdüğü bu eseri için başka bir isim kullanmadı, ancak bu genel ad sonuçta özel ada dönüştü. Mesnevî altı defter/cilt ve yaklaşık yirmi altı bin beyittir. Mevlana ikinci defterin ilk beyitlerinde bu deftere 13 Mayıs 1264 (15 Receb 662) günü başladığını açıkça ifade etmektedir. Ayrıca burada birinci defterden sonra Mesnevî'nin söyleyip yazılmasına ara verildiği belirtilmektedir. Eflâkî, Mevlana'dan bir mesnevi yazmasını isteyen ve söylenen beyitleri yazma görevini üstlenen Hüsâmeddin Çelebi'nin eşinin vefatıyla bu aranın oluştuğunu ve iki yıl kadar sürdüğünü söylemektedir. Mesnevî'nin ilk 18 beytini Mevlana kendi eliyle yazmış, devamı ise baştan sona Hüsameddin Çelebi'nin büyük çabasıyla yazıya aktarılmıştır. Mevlana, onun bu arzusunu ve çabasını beyitlerine aktarmıştır: 'Ey gönlün hayatı! Hüsameddin! Altıncı bölüme isteğin çokça coşuyor. Senin gibi bir bilginin çekişiyle Hüsâmîname/Mesnevî dünyayı dolaşır oldu. Ey manevî/arif! Mesnevî'yi tamamlamak üzere altıncı bölümü sana hediye getiriyorum.' (Mevlana 2007:6defter/beyit 1-3) "
Sayfa 54 - Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları
Divan-ı Kebir
" Mahlas yerinde Tebrizli Şems'in adının birkaç şekilde Şems, Şems-i Tebrîz (Şems-i Tebrîzî, Şemsü'l-Hakk-ı Tebrîzî) vb bulunması nedeniyle bu eser için daha çok Dîvân-ı Şems-i Tebrîzî adı kullanılmaktadır. "
Sayfa 55 - Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları
" Medeniyetlerin belli bir coğrafyası, belli bir dini, belli bir rengi olmakla birlikte geniş bir coğrafyada değişik ırklara, farklı dinlere, muhtelif kültürlere mensup insanların göz nuru ve alın teri ile tamamlanan bir kompozisyondur. Bu durum musiki koroları ile açıklanabilir. Yirmi hanende ve yirmi sazendesi olan bir koroda kırk farklı ses var demektir. Fakat notaya alınmış ortak metin ve şefin işaretleri bu farklılıkları ortadan kaldırmakta, ahenkli bir sedâ meydana getirmektedir. Medeniyetlerde var olan 'bütünlük' böyle bir şeydir. "
Sayfa 65 - Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları
Anlam'ın aydınlık paydası..
" Bugün dünyanın çok farklı ülkelerinde çok değişik dillerine tercüme edilen 'dünya klasikleri'ne bakıldığında hemen karşımıza çıkacak olan gerçek şudur: Bu eserlerin yazarları farklı din ve kültürlere mensup, çok değişik beldelerde yetişmiş kimselerdir. Fakat yüzyılların geçmesi onların eserlerini eskitememiş, değerini yok edememiştir. "
Sayfa 65 - Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları
54 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.