Mezhepler Tarihi sözleri ve alıntılarını, Mezhepler Tarihi kitap alıntılarını, Mezhepler Tarihi en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İslâmın adaleti, kanun önünde esitliği sağlar. İslâmî hükümlerin bütün fertlere eşit şekilde tatbik edilmesini emreder, öyle ki, bütün İslâm hukuku âlimleri, halifenin dahi bir cinayet işlediğinde kısasa tâbi olacağına. İslâm ceza hukukunun yasakladığı herhangi bir fiili işlediği takdirde cezai müeyyidenin onada uygulanacağına hükmetmişlerdir. Halifeden daha alta seviyede bulunan valiler için de, tabii olarak aynı şey söz konusudur.
Diktatörlük temelli düzenlerde hâkimiyetin temelini kralın şahsi arzuları oluşturur. Temel prensip " aklın hükmü " olursa, bu " politik yönetim " olur, eğer temel ilke " din " ise, bu " hilafet" tir.
İslâm ulemasının çoğunluğunu teşkil eden ehl-i sünnet âlimleri, cuma namazlarının kılınmasını sağlayacak, İslâm cemaatini organize edecek, cezaları tatbik edecek, zenginlerden zekâtı toplayıp, lâyık olan fakirlere dağıtacak, hudutları koruyacak, tayin edeceği hakimler vasıtasıyla insanlar arasında meydana gelecek ihtilâfları halledecek, Müslümanları bir araya toplayacak, bölünmeleri ortadan kaldıracak, dinin bütün hükümlerini tatbik edecek ve İslâmın, gerçekleştirilmesini emrettiği faziletli medeniyeti kuracak bir halifenin gerekliliği hususunda ittifak etmişlerdir.
Eflatun şöyle der: "İnsanlar, her yönüyle gerçeği idrak edemedikleri gibi ondan tamamen uzak da olmazlar. Her insan, gerçeğin bir yönünü idrak eder. Şu misal, bunun örneğidir: Birkaç kör, filin yanına varırlar, her biri, onun bir organını tutar, eliyle kontrol eder ve onun ne olduğunu kendine göre hayal eder. Onun ayağını yakalayan, filin ağaç gövdesine ben zeyen uzun ve yuvarlak bir yaratık olduğunu anlatır. Sırtına ulaşan, onun yüksek tepelere benzeyen bir yaratık olduğunu söyler. Kulağını tutan ise, onun, düz, ince, katlanan ve açılan bir yaratık olduğunu söyler. Görüldüğü gibi, bunlardan her biri, gerçeğin sadece bir kısmını idrak edebilmiş, diğer arkadaşlarını yalanlamış, Fil'in yaratılışını anlatma hususunda hata ettiklerini ve cehalete düştüklerini iddia etmişlerdır. Görüyorsunuz bunlar, doğru söylemede nasıl birleşmişler sonra aralarına nasıl yalan ve hata girmiş ve onları ihtilafa düşürmüştür..."
Zaten ihtilaflar birçok kere de meselenin kapalı veya zor oluşundan değil, ihtilaf eden taraflardan her birinin, diğerinin görüşünü bilmeyişinden doğar. Bu sebeple Sokrat şöyle der: "Münakaşa konusu olan şey bilindiği takdirde her münakaşa biter."