MHP'nin Devletle Bitmeyen Dansı

Şaban İba

MHP'nin Devletle Bitmeyen Dansı Gönderileri

MHP'nin Devletle Bitmeyen Dansı kitaplarını, MHP'nin Devletle Bitmeyen Dansı sözleri ve alıntılarını, MHP'nin Devletle Bitmeyen Dansı yazarlarını, MHP'nin Devletle Bitmeyen Dansı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Türkeş, tutumuyla 30 Temmuz 1967 yılında Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP)'nin İstanbul İl Kongresinde yaptığı "davadan döneni vurun" mesajını hatırlatıyordu. CKMP'nin Genel Başkanı olarak yaptığı bu konuşmada "Arkadaşlar emanet olan davayı kucakladım, hiç arkaya bakmadan tereddütsüz, hiçbir şeye aldırmadan yürüyorum. Arkadaşlar ileriye doğru yürüyorum, hızlanıp koşmak gayreti içindeyiz, koşacağız. İleriye gittikçe geride kalmayıp beni takip edin. Bu mücadelede herhangi bir sebeple ben düşersem bayrağı kapın, daha ileriye gidin: geriye dönersem vurun; davaya katılıp dönen herkesi vurun" demişti. Ama Türkeş 12 Eylül'den sonra kendisini terk ederek başka partilere (ANAP, DYP, RP) giden ve eski mirası başka politik önderlerin hizmetine sunan dava arkadaşlarına karşı "sitemden" öte bir şey yapamamıştı. Her önemli dönemeçte olduğu gibi, bu kez de tek başına ve esas olarak genç ülkücülerle yoluna devam etmişti.
''Vaziyet vahimdi. Bu vahim vaziyete Ordu ihtilal yapmak suretiyle tepki gösterdi. Ama ihtilalin ilan edilmiş bir takvimi yoktu, olamazdı. Kimsenin cebinde Ordu nasıl olsa gelecek diye bir garanti belgesi mevcut değildi. Biz vatanseverce, medeni ve kanuni ölçüler içinde komünizme ve bölücülüğe karşı mücadele ettik. 'Hayır, mücadele etmeye­cektiniz!' diyen varsa açıkça söylesin." Türkeş yazılı sorgu/savunmanın ilk bölümünü şu sözleriyle tamamlıyor: "Dava milliyetçiliği suçlamaktadır... Acıdır ama gerçektir: MHP ve ülkücü gençliğin şahsında komünizme karşı Türk Milli Mukavemeti cezalandırmak isteniyor! Bu ne gaflettir?"
Reklam
Hindistan'ın başkenti Yeni Delhi' deki Türk Büyükelçiliğine müşavir olarak gönderilen Türkeş, 22 Şubat darbe girişiminden bir hafta sonra Türkiye'ye dönmüştü. 14'lerden bazı arkadaşları ile bir araya gelerek "Huzur ve Yükseliş" adında bir dernek kurma girişiminde iken Türkeş, 21 Mayıs darbe girişimi davasına dahil edilerek 21 Mayıs'ta tutuklanarak yargılandı. 3.5 ay kadar tutuklu kaldıktan sonra 14'lerden Muzaffer Öz.dağ, Fazıl Akkoyunlu ve Rıfat Baykal'la birlikte berat ederek 5 Eylül 1963'te salıverildi. Talat Aydemir, mahkemede değil ama hatıralarında Türkeş'in 21 Mayıs darbe girişimine duhul ettiğini ve bazı görevler üstlendiğini yazdı. Türkeş bu olayla hiçbir şekilde ilgisi olmadığını iddia etti. Oysa "Alpaslan Türkeş'in Liderlik Sırları" kitabının yazarı Aslan Tekin'e göre 10 Nisan 1963'te Ankara'da Dikmen taş ocaklarında Türkeş ve arkadaşları ile Aydemir ve arkadaşları bir araya gelmişler ve Aydemir'le Türkeş baş başa görüşmüşlerdi. Bu görüşmede Aydemir ile Türkeş arasında liderlik sorunu çıkmış ve anlaşamamışlardı. Bu harekatta Aydemir kendisini lider olarak görüyordu. 14'lerin lideri konumunda olan Türkeş, Aydemir'in liderliğini kabul etmemiş ve kendisinin liderliğini dayatmıştı.
"Napolyon şöyle diyordu: 'Vandee Savaşı'nı kendimi Katolik yaparak kazandım. Kendimi Müslüman gösterdikten sonra Mısır'a yerleştim. Kendimi Papa'nın nüfuzunu yaymaya taraftar göstererek İtalya'da papazları elde ettim. Eğer Yahudi bir kavme hükmetseydim, Süleyman mabedini yeniden inşa ederdim' Demek ki, lidere bir esneklik tanımalı ve onun her hareket ve demecini doktrinden saptığı yolunda anlamamalıdır. İddia, tekrar, konu seçimi, düşman tespiti, istihbarat, yalan ve isimlerin değiştirilmesi propagandanın önemli kuralları arasındadır. "
Türkeş mektubunda şöyle demişti: "Taşıdığım milli duyguların verdiği heyecanlarla, hiç düşünmediğim ve hatırımdan geçirmediğim manaları da ifade edebilecek olan şeyleri yazdığımı sorguya çekildikten sonra anlamış bulunuyorum... Şimdi sizlerin beni affetmenizi, bir an evvel tahliye etmenizi istirham ediyorum. Bundan sonra kendi vazifemle meşgul olacağıma söz veririm. Otuzsekiz günden beri maddi ve manevi büyük bir ızdırap ve elemler içindeyim. Bu kadarı artık bana kafi görmenizi istirham ederim. Cezadan maksat, insanları ıslah etmek olduğuna göre, bu mevkufiyetimin bana büyük bir ibret teşkil edeceğine inanmanızı da istirham ederim. Beni bir an evvel tahliye etmenizi arz eyleyerek, saygılarımı sunarım. " Bu ifadeden de anlaşılacağı gibi Türkeş, bu ilk tutuklanmasında işkence filan görmemesine rağmen (bunu kendisi de belirtiyor) kitapta iddia ettiği gibi davasından şaşmaz bir insan tipi sergileyememişti. Türkeş bu mektubunda henüz davanın soruşturma aşamasında olduğu bir sırada, savcıya ıslah olduğunu belirterek af dilemiş ve kendi vazifesiyle meşgul olacağına dair söz vererek tahliyesini istemişti. Türkeş'in bu mektupta ifade ettiği gibi vatana, millete, devlete ve orduya bağlılığını vurgulayarak kendisini suçsuz gösterme tutumu daha sonraki siyasal hayatında da devam etti. "Davadan döneni vurun" ve "arkamdan gelin" gibi kararlı ve istikrarlı siyasal önderlik tavrıyla çelişen bu tavır, her şeyi kendinden menkul gören otokrat kişi ve önderlerde görülen tipik bir durumdu...
Antonio Gramsci
"Bir partinin tarihini yazmak, monografik bir bakış açısıyla bir ülkenin genel tarihini yazmak demektir''
Reklam
27 öğeden 21 ile 27 arasındakiler gösteriliyor.