Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Milena'ya Mektuplar
Franz KafkaMilena'ya Mektuplar Yorumları ve İncelemeleri
Milena'ya Mektuplar yorumları ve incelemelerini, Milena'ya Mektuplar kitabı hakkındaki okur görüşlerini , Milena'ya Mektuplar puanlarını 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.Puan
7.410 üzerinden
Her şeye rağmen, mutluluktan ölünebiliyorsa, o zaman kesinlikle bu şekilde öleceğim. Ayrıca, ölüm döşeğindeki birisi, mutluluk sayesinde hayata tutunabiliyorsa o zaman ben de hayatta kalacağım..
Kafka'nın imkansız aşkı Milena..
Mektuplarla aşkını, duygularını, kaygılarını öyle güzel anlatmış ki.. Kafka, mektupların ölümünden sonra yakılmasını istemiş. Ama arkadaşı ölümünden sonra mektupları yayınlamış. Eğer yakılsaydı, Kafka'yı, neler yaşadığını anlayamazdık.
Kafka ne demiş; "Mektup yazmak hayaletlerin önünde soyunmak demektir, çünkü onlarda aç kurtlar gibi bunu bekler zaten." Kafka'nın babasına yazdığı mektuplar da beni çok etkilemişti, hepsi duygu doluydu.
Kitapta keşke, Milena'nın yazdığı mektuplarda olsaydı. Kafka'nın yazdıklarına verdiği cevapları, duygularını, aralarındaki bağı daha çok anlamak isterdim.
Yavaş yavaş hissederek okunacak bir eser.
*Milena, sen başkaydın. Hasta bir adamı sevecek kadar hastaydın!.
Franz Kafka, Prag'da bir dost meclisinde tanıştığı gazeteci Milena Jesenská'dan öykülerini Çekçeye çevirmesini ister. Kafka ile Milena'nın yollarının kesişmesine neden olan bu dilek, bir ilişkinin başlangıcı, Milena'ya Mektuplar başlığı altında toplanan bu yazışmalarsa kısıtlı bir iletişimin tek aracı olacaktır.
Milenaya Mektuplar eşi benzeri olmayan bir kitap, mektuplarla örülmüş bir aşk hikâyesidir. Kafka'nın Milenaya 1920 Nisanında, yağmurlu bir günden söz ederek başlattığı bu yazışmalar, yazarın ölümünden kısa bir süre öncesine kadar süregiderken ümitsizliğin, çaresizliğin ve tıkanışın anlatımına dönüşür. Çünkü Kafka için mektup yazmak, "...hayaletlerin önünde soyunmak demektir ki,
onlar da aç kurtlar gibi bunu bekler zaten. Yazıya dökülen öpücükler yerlerine ulaşmaz, hayaletler yolda içip bitirir onları."
Kavuşamayanlara aşk diyorlar.
Adında da anlaşılacağı gibi mektuplar Milena Jesenska adında bir çevirmen,edebiyatçı, gazeteci bir kadına yazılıyor. Franz Kafka, Prag'da öykülerini Çekce'ye çevirmek ister ve kader onu Milena ile tanıştırır. Ve tabiki çevirmesini istediği kadın Milena. Mektuplașma bilindiği gibi tek iletişim aracı. Haliyle mektup olarak devam ediyor. Bu hususta da mektuplar önce iş, sonra sonu mutsuz olan bir aşk'a dönüyor. Birbirlerini bir kez gördüklerini duymuştum ama hiç buluşmadılar ki diyen de var. Yazışmaların bir çoğu Prag'da geçiyor.
Benim asıl dikkatimi çeken kitabın son sayfalarında Milena'nın Kafka 'nın doktoru ile yazıștığı mektuplar ve Milena'nın Kafka için yazdığı anma yazısı. Kafka'nın nasıl biri olduğunu, aşkını,hayatını, hayat tarzını öğreniyorsunuz.
Yani kısaca Kafka kimmiş, yazar olması dışında, açıkçası onu öğretiyor kitap. Çok içten yazılan mektupların günümüze kadar gelmesi bize de avantaj.
Hani derler ya kavuşamayanlara aşk derler diye Kafka ve Milena için de öyle oluyor.
Aşk dolu dolu günler ️
MİLENA'NIN FRANZ KAFKA'YI ANMA YAZISI
Prag'da yaşayan Alman şair Franz Kafka evvelki gün, Viyana dolayındaki Klosterneuburg yakınlarında bulunan Kierling Sanatoryumu'nda hayatını kaybetti.
Onu burada pek az insan tanırdı, çünkü kendi kabuğunda yaşayan biriydi, bilen ve dünyadan korkan bir insandı; yıllardır verem hastasıydı ve bir yandan
“Mesela neden senin odanda duran, sen sandalyende ya da çalışma masanda otururken, uzanırken ya da uyurken seni bütünüyle gören mutlu bir dolap değilim? Neden değilim?”
Biraz melankolik olmasıyla birlikte genel olarak güzel bir kitap.
Kitapta Franz Kafka ile Milena Jesenska (Pollak) arasında geçen talihsiz aşk gözler önüne seriliyor. Mektuplar, Kafka’nın iç dünyasını ve ruhsal yaşantısını çok net yansıtıyor. Korku, bunalım, verem vs. ile birlikte geçen hayatında mektup yazmaktan nefret ettiğini de şu sözlerle ifade ediyor:
“Ama mektup yazmak, hayaletlerin önünde soyunmak demektir, ki onlar da aç kurtlar gibi bunu bekler zaten. Yazıya dökülen öpücükler yerlerine ulaşmaz, hayaletler yolda içip bitirir onları.”
Ayrıca mektuplarda bahsi geçen ve anlaşılmayan kısımlara, son notlar ve ekler başlıkları altında açıklık getirilmiş.
Kafka’nın bu kitabı diğer eserlerine göre onu daha fazla tanımamıza, anlamamıza ve düşünce tarzını öğrenip irdelememize sebep olacaktır diye düşünüyorum.
Dikkat spoiler içerebilir!
Kitap da
Kafka ve Milena arasındaki başlarda gayet dostça olan ilişkinin aşka dönüşmesini bu aşkın büyümesini ve sönmesini gözlemliyoruz.
Melankolik bir yapıya sahip olan Kafka'nın aşkı da tabi ki diğer insanlara göre daha tutkulu çok daha narin.. böylesine güzel bir aşkın bitmesi dahası
"Mutluluktan ölünebiliyorsa, o zaman kesinlikle bu şekilde öleceğim.."
diyen Kafka'nın ilerleyen akciğer kanserinden Milena'yı sorumlu tutması beni bir parça üzse de iyi ki "Ben edebiyattan ibaretim" diyen Kafka bu dünyadan geçmiş..
Öncelikle bu kitabı büyük bir suçlulukla okuduğumu belirtmeliyim.
Kitap çok uzun zamandır bende ama mektupların Kafka'dan izinsiz kitaplaştırıldığını öğrendiğimde çok rahatsız hissetmiştim ve okumayı yıllar önce bırakmıştım. Bu yıl nedendir bilmem, devam ettim ve bitirdim. [Ve her ne kadar beni rahatsız eden noktalar olsa da, bir mektup arkadaşı istememe sebep oldu yalan yok ]
Kitapta güzel cümleler ve beni etkileyen birçok kısım da vardı. Ama bunların evli bir kadına yazılıyor olmasının da beni huzursuz ettiğini söylemek isterim. Ki Kafka'nın duyguları da hastalık veya takıntı diyebileceğim seviyedeydi bana göre. Bazen çok baskıcı biri gibi hissettim, bazen ise Milena ne derse yapabilecek kadar zayıf biri gibi ki her iki noktada sağlıklı değil bana kalırsa..
Yine de okuduğuma pişman değilim. (içimdeki suçluluk duygusunu saymazsak )
Mektup okumayı sevenler veya bir noktada bulmaca çözer gibi anlatılanlar üzerinden çıkarım yapmayı sevenler zevk alarak okur. Bende öyle oldu
Seneler önce “Yanımda yürüyordun Milena, düşünsene, yanımda yürümüştün.” cümlesi beni çok etkilediği için başladığım Milena’ya Mektuplar, beni o kadar sıkmıştı ki 60-70 sayfa okumak için günlerce uğraşmıştım. Vize haftamın gelmesiyle ara verince de bir daha elime almamıştım. Şimdi baktığımda aradan tam 7 yıl geçmiş. Her şey gibi kitaba bakışım da değişmiş. Çünkü bir yandan iş, bir yandan eğitimler, bir yandan aynı anda farklı türde birçok kitap okumama rağmen bir hafta gibi bir sürede bu kez tüm kitabı bitirmişim. Kitap Kafka’nın Milena’ya 1920-1923 yılları arasında yazdığı mektuplardan oluşuyor. Bu bölüm sonrasında Milena’nın Kafka’nın sağlık durumundan haberdar olmak için Max Brod’a yazdığı mektuplar var. Bunun yanı sıra kitapta Milena’nın çeşitli yerlerde yayınlanmış yazılarına ve Kafka’yı anmak için kaleme aldığı anma yazısına yer verilmiş. Mektuplar tek taraflı olduğundan, karşı tarafın cevabını okuyamadığımızdan birçok olayı anlamakta zorlanıyoruz. Yine de satır aralarında da olsa Kafka’nın hislerine dair cümleler yakalayabiliyoruz. Ancak genel olarak kitabın fazlaca abartıldığını düşünüyorum. Bence Nazım’ın Piraye’ye mektuplarının yanında Kafka’nın esamesi okunmaz :) Önceki okuyuşumda çok sıkılıp kitabı bırakan biri olarak şu an bu düşünceme de katılmıyorum. Çünkü garip şekilde mektuplar kendini okutuyor. Mektup türünü seviyorsanız sıkılmayacağınızı düşünüyorum. İyi okumalar.
Kesinlikle Kafkadan okunması gereken ilk kitap değil. Hatta sonlara saklayın. Çünkü Kafka okumayı seven okurların, onu daha yakından tanıyabileceği, bu adam nasıl sever sorusunun cevabını bulacağı, herkese hitap etmeyen bir kitap. Can yayınları baskısında önce mektuplar verilmiş, daha sonrasında kronoloji yazılmış. Ben kronolojilerin mektupların arasında serpiştirilmesini tercih ederdim. Yada mektup aralarında mektubu daha anlaşılır hale getirecek birkaç açıklama olabilirdi. Mesela Kafkanın sağlık durumu, o sırada hangi kitabını yazdığı vs.
·
Puan vermedi
Memur Kafka'nın sıkıcı bir hayatı mevcut ; aynı zamanda verem olmuştur , uykusuzluk , baba problemi , kasvetli Prag.
Obsesif bozukluğu andıran ruhi problemlerin yanında bir "yasak aşk" karşısına çıkar ve buna tutunur.
Uykusuz gecelerde yazı ve bu yasak aşk gecelerini doldurmaya başlar.
Çok sevilen Netflix dizisi gibi yeni mektupları beklemeye başlar ; aslında bu bir uzaktan ilişkidir.(ilişki guruları uzaktan ilişkiyi pek tavsiye etmez)
Fakat Kafka ne kadar iyi bir yazar olsada pratikte beceriksiz , yaşamayı beceremeyen , ilişki yürütemeyen bir adamdır. Diğer iki nişanlısından ayrıldığı gibi hastalığının da etkisiyle Milenadan ayrılır.
Kafka bir yarım adamdır.
Yahudi olmasına rağmen yahudilik onu tatmin etmemektedir.Umutsuzdur.
Kafka en uzun ilişkisini yine edebiyatla yaşamıştır; bu mevzuda epey istikrarlıdır.
Milena’ya Mektuplar
Mektupların gizli kalması gerektiğini düşündüğümden okumaya uzun süre cesaret edemediğim kitaptı.
Zamanımız da kısa mesaj olarak hızlı hızlı yazılan duyguların , kaleme alındığında nasılda derinden bir tutkuyla yazıldığını gösteriyor bize .
Ah Kafka..
Birinin bu dünya üzerinde mevcudiyetini bilip , varlığına duyulan sevgiyi , aşkı ve en çokta keşkelerini, çaresizliğin yarattığı korkuyu mektupların da nasılda dökmüşsün.
Yüzünü bile net hatırlamadığınız ama varlığına duyduğunuz o derin aşkı bizler mektuba dökebilir miydik acaba ? Gönderilmemiş mektuplarımız olur muydu ?
Evli birine duyduğu duygunun yeri geldiğin de korkaklık yeri geldiğin de pervasız şekilde yansımalarını açıkça görüyoruz mektuplar da .
Milenanın da yanıtlarını görmek isterdim tabi ki .
Böylesine kafkanın iç dünyasını parçalayan şeylere sebep veren duyguları nihayetinde o da ateşlemiştir diye düşünüyorum ..
Kafka bana göre kendi potansiyelini keşfedememiş bir yazar. Ki bu hali ile bunları yazan bir adam kendinin farkında olsa neler yapmazdı. Basit kelimeleri bir silaha çevirmesi ne her daim hayranım. Kişisel mektuplarını anlık hislerini, duygu değişimlerini okumak ise muhteşem bir deneyim. İyi ki seni okudum Franz.