Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Moğol Kurdu Cengiz Han

Harold Lamb

Moğol Kurdu Cengiz Han Gönderileri

Moğol Kurdu Cengiz Han kitaplarını, Moğol Kurdu Cengiz Han sözleri ve alıntılarını, Moğol Kurdu Cengiz Han yazarlarını, Moğol Kurdu Cengiz Han yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Türklerin şimşirlerine karşılık Mo­ğollar daha ağır ve hafifçe kavisli palalar k�llanıyorlardı. Tarih, bu karşılaşmada Müslümanların çok zayiat verdikle­rini nakleder. Moğollar, Türk ordusunun merkezinden o kadar ilerlemişlerdi ki, bizzat Şah bile tehlike geçirdi. Bir ok atımı me­safeden Moğol ordusunun boynuzlu bayraklarını gördü. Ancak kendi askeri maiyetidir ki, ümitsiz gayretlerle Şahı ölümden kurtardılar. Diğer taraftan Cüci'nin hayatı da emri altında bulu­nan Kataylı bir prens tarafından kurtarılmıştır. Bu sırada Moğol ordusunun kanatları bozulmuştu. Harzem ordusunun sevilen kumandanlarından Şah'ın büyük oğlu Celaleddin, kısa boylu, zayıf, esmer, halis bir Türk, karşı saldırıya geçerek Moğol san­caklarını gerilemek zorunda bıraktı. Akşama doğru ordular ay­rıldılar ve geceleyin Moğollar alıştıkları oyunlardan birini oyna­dılar: Vadinin otlarını tutuşturdular ve bütün gece ateşleri sür­dürdüler.
Bu u sırada Cüci'ye refakat eden Moğol generali, prense derhal geri çekilmeyi tavsiye ediyor ve Türkleri ordunun ana kütlesine doğru çekmeye çalışmayı öneriyordu. Fakat Han'ın büyük oğlu hücum emrini verdi: "Eğer kaçarsam, babama ne derim?" dedi. Bölük onun kumandasına verilmişti. Hücum emri verilin­ce, Moğollar itirazsız eyerlere atladılar. . Cengiz Han kendisini hiçbir zaman böyle bir vadinin içinde yakalatmaz, yakalansa bi­le, Şah ordusunun takip esnasında zayiata uğraması için geri­lerdi. Fakat inatçı Cüci, adamlarım ileriye sürdü. Önde gözden çıkarılmış kıtalar gidiyor, arkasından da süvariler takip ediyor­du. Askerlerin sol ellerinde kılıç, sağ ellerinde de kargı vardı. Daha hafif süvariler de kanatları tutuyorlardı.
Reklam
Muhammed'de biraz da övülmek arzusu vardı. Kendisine savaşçı denmesinden hoşlanır ve taraftarları onu ikinci bir İs­kender gibi göklere çıkanrlardı. Annesinin entrikalarına zulüm­le karşılık veriyor ve işlerini idare eden veziriyle anlaşmazlıklara düşüyordu. Dört yüz bin kişilik ordusunun temeli, Harzem Türklerin­den oluşuyordu. Fakat bundan başka emri altında İran kıtaları da vardı. Savaş filleri, büyük deve katarları ve silahlı bir esir kütlesi, kendisini takip ederdi. İmparatorluğu nehirlerin kenarına sıralanmış büyük bir ka­sabalar zinciri tarafından koruma altındaydı: İslam akademileri­nin ve camilerinin merkezi olan Buhara, yüksek duvarlı ve eğ­lence bahçeleriyle dolu Semerkant, Horasan'ın kalbi olan He­rat ve Belh . . . Bu İslam alemi, zalim Şah'ı, sayısız savaşçıları ve kuwetli şehirleriyle Cengiz Han için, hemen hemen meçhul bir alemdi.
Lamb tam bir Turancı gibi tarih anlatıyor :D
Harzem İmparatorluğu'nun Şahı olan Muhammed dahi Cengiz Han gibi göçebe bir halktan geliyordu. Ataları büyük Selçuklu Malik Şah'ın rehinesi ve esirleriydi. O ve atabeyleri, yani aile reisleri, Türk'tüler. Gerçek bir Turan savaşçısı olarak bir tür askeri deha, siyasi sağduyu sahibi ve tez canlıydı. Zul­münün de sınırsız olduğunu, keyfi için hatta kendi taraftarlarını öldürttüğünü biliyoruz. Bir seyitli öldürmek ve arkasından hali­feden bunun günah olmadığına dair dayanak bulmasını iste­mek derecesindeydi. İstediğini elde edemezse halifeyi azleder, yerine bir başkasını geçirirdi.
Şiir ve müzik çok sevilirdi. Nükteli bir söz bir adamın ser­vet edinmesi için yeterliydi. Görüş kabiliyeti kuwetli olan Ömer Hayyam isimli bir müneccim, bu adamların bir taraftan Kur'an sayfalarının bütün ilimleri kapsadığı telkinini yapmakla beraber, · diğer taraftan gözlerini şarap kadehlerinin dibinden ayırmadık­larını söylüyordu.
Bu adamlar farklı mezheplerin takipçisi olup Kuran'ı muh­telif suretlerde tefsir etmekte idiler. Fakirlere sadaka veriyorlar, kendilerini bin bir itinayla yıkıyorlar, güneşli meydanlarda top­lanıp sohbet ediyorlar, büyüklerinin güzel işleriyle övündükleri bir hayat sürüyorlardı. Hiç olmazsa hayatlarında bir kez Mekke'ye giderek Ka­be'de, kadife perdesi altında duran Hacer-i Esvedi ziyaret edi­yorlardı. Bu seyahat esnasında İslam'ın mensupları yüz yüze geliyorlar, imanlarını tazeliyorlar ve yurtlarına, memleketlerinin büyüklüğü ve müminlerin çokluğu karşısında duydukları derin etkiyle dönüyorlardı. Asırlarca önce İslam Peygamberi bir ateş yakmış ve Arap­lar bu ateşi en uzak noktalara kadar götürmüştü. O zamandan beri bütün İslam ümmeti bir tek gaye etrafında toplanmışlardı: Fetih. İslam fatihlerinin ilk dalgaları İspanya' da Gırnata'ya, bütün Kuzey Afrika'ya, Sicilya'ya ve Mısır'a kadar yayılmıştı. Daha sonraları İsl�m'ın askeri kudreti Araplardan Türklere geçti.
Reklam
Bunun üzerine dağlar silsilesinin öbür tarafına hemen ca­suslar gönderildi ve adamları kabilenin bayrağı etrafına toplan­mak için çölün içine postacılar salındı. Bu sefer Şah, Han'dan kısa, fakat tehditkar bir mektup aldı: "Savaşı tercih ettim; bundan sonra ne olacağım bilmiyo­ruz. Yalnız Allah bilir. " İki fatih arasında er ya da geç gerçekleşmesi kaçınılmaz olan savaş ilan edilmişti ve akıllı Moğol, savaş sebebini elde et­mişti. Kendisine sunulan şeyin ne olduğunu anlamak için dağlar silsilesinin ötesine, İslam'ın ve Şah'ın dünyasına bakmak gerek­mektedir.
Harzem Şahı Alaed­din Muhammed' e de ticaret yapmak için olumlu bir davet gönde­riyordu. Aslında Şah'a "oğlum" diye hitap etmesi, bu hitap As­ya'da bir tür aidiyet ifade ettiği için, Şah'a karşı gösterilmesi gere­ken hürmette kusur demektir. Fakat fethedilen Türk kabilelerine verilen bu lakapta bir tuzak gizliydi. Özellikle Şah dahi Türk'tü.
kervanlar ona gelebilmek için Orta Asya engelinin, Tagdumbaş, "dünyariın tavanı" denen kısmın kuzeydoğu ve güneybatısında dağınık şekilde uzayıp giden dağlar silsilesini aş­mak zorundaydılar. Bu dağlık engel, hatırlanamayacak kadar eski zamanlardan beri mevcuttu. Bu, eski Arapların "Kafdağı" dedikleri dağdı. Yüksek ve ıssız kısımlar halinde uzanıp gidiyor ve Gabi göçebelerinin dünyanın kalan kısmıyla alakasını kesi­yordu.
"Nasıl gökte tek bir Tanrı varsa, yeryüzünde de tek bir Han olmalıdır."
938 öğeden 621 ile 630 arasındakiler gösteriliyor.