Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Mokusei Sözleri ve Alıntıları

Mokusei sözleri ve alıntılarını, Mokusei kitap alıntılarını, Mokusei en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Uzun zaman önce ve aynı zamanda dün gibi. Bu türden bir zamanı belirtecek bir zaman kipi yok.
Hayattan zevk almaya karar verirsen çoğu kez alırsın.
Reklam
Tıpkı aklın başı boş bırakıldığında çoğu kez kaosu kronolojiye yeğleyeceği gibi bellek de kusursuz ile kusurlu arasında bir o yana bir bu yana akar.
Kendisi, sevdiği kadına dönüşmek, olmak istiyordu Ve bunu hiç dile getirmemiş olmalarına karşın, kadının da benzer duygularla çırpındığını, onun, yani kadının da her ne kadar delice bir düşünce olsa da, Arnold Pessers’in bedenini, ona sahip olmak için değil, o olmak için ele geçirmeye çalıştığını hissediyordu,
Sayfa 21 - Sel YayıncılıkKitabı okudu
(...)Japon odasının çıplaklığını arkasına almış, nerdeyse kımıldamadan yarı giyinik beyaz bir erotik yontu gibi dar kapı aralığında duruyordu.(...)
Reklam
Arkadaki ağaçların derin, hüzünlü mor yapraklarına, sonra sözcükleri bulunmayan bir deneyim yaşamışçasına sessizlik içinde çıkış kapısına doğru yürüyen insanlara baktı.
Sayfa 16 - Sel YayıncılıkKitabı okudu
(...)Düşlenmiş dünya bile çift olmuştu sanki, bir yana akmıştı, ortadaysa bir boşluk vardı, kız, boşluğun ardında, odanın ortasında bir kara yazgı tanrıçası gibi dimdik duruyordu.
(...)Hazlar denir, ağrı gibi kolay unutulur, bu belki de doğrudur. Ama olay unutulmaz.(...)
(...)Tıpkı aklın başı boş bırakıldığında çoğu kez kaosu kronolojiye yeğleyeceği gibi bellek de kusursuz ve kusurlu arasında bir o yana bir bu yana akar.(...)
Reklam
(...)Arnold bir pencere yanına oturdu ve çeşit çeşit yeşilliği geçerek bir golf alanına inen, sonra gene sıçrayıp, gölgeli ve havadar bir orman biçimini alan, dalga dalga tepelere çıkan, arabasına oturmuş bir tanrı gibi göklerde ilerleyen dağı desteklemek için zorunlu bayırlar oluşturan derin vadiye baktı.
(...)Kefen örtünmüşçesine sislere bürünmüş kımıltısız göğün boşluğunda dağın, nerdeyse yokmuş gibi silik, ölgün hatları görülebiliyordu, ancak sanki gök katı bir maddeymişti de içine oyulmuş boş bir alanmış izlenimi veriyordu. Dağda, son derece göksel, gölgeli, yokluk belirten bir şeyler vardı.
(...)Mongollar, Ainular, Kırgızlar, bir sihir, keşfedilmemiş bir göçebe topluluk, kızın içinde yerleşmiş stepte yaşayan bir kabile… Öyle ki bu kız kanalıyla uzun zamanlar önce yitmiş zamanla, artık varolmayan ve hiçbir zaman geri gelmeyecek olan bir şeyle ilişki kuruyordunuz.
(...)Şimdi düşünüyordu da, o beş yılda olanlar ne kolay özetlenebilirdi. O ilk ziyaret süresince gece gündüz birlikte kaldılar. Ama Mokusei, onunla Avrupa’ya gitmek istemedi. “Annem babam, ben gidersem, onlar ölür.” O anne babayla hiç karşılaşmadı Arnold. Osaka’da oturuyorlardı ve Mokusei onu oraya götürmek istemedi.(...)
Fuji Dağının doruğu kadının başı üzerinde Karlar Kraliçesinın tacı gibi duruyordu, dağın kendisi kadının omuzlarını sarıyor, sefil, son derece Japonvari küçük kapının üzerine akıyordu.
16 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.