Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Molla Cami’nin Besmele Manzumesi ve Mir’atü’l - Akaid Tercümesi

Tâhirü'l-Mevlevî

Molla Cami’nin Besmele Manzumesi ve Mir’atü’l - Akaid Tercümesi Hakkında

Molla Cami’nin Besmele Manzumesi ve Mir’atü’l - Akaid Tercümesi konusu, istatistikler, fiyatları ve daha fazlası burada.

Hakkında

Bu eser Tâhirü'l Mevlevî’nin Molla Câmî’den yaptığı iki tercümeyi bir araya getiriyor. Molla Câmî’nin Farsça olarak kaleme aldığı risâlelerden ilki Besmele Risâlesi olup Tâhirü'l Mevlevî Besmele Manzumesi Tercümesi başlığıyla tercüme etmiş ve İslâm Yolu mecmuasında 1950 tarihli iki nüshasında tefrika edilmiştir. İkinci risâlemiz Mir’atü'l-Akaid, bir akaidnâme eseri olup Tâhirü'l Mevlevî şöyle tanımlamaktadır. “Her dinin inanılacak ve kalben tasdik edilmek üzere bağlanılacak bir takım meseleleri vardır ki onlara akaid denilir. Bir de yapılacak ve yapılmayacak hareketleri vardır ki onlara da amel tabir olunur. Bunlardan birincileri, ikincilerinden ehemmiyetlidir. O kadar ki amelsiz itikat olabildiği halde itikatsız amel olamaz.” Bu risalenin tercümesi de yine Tâhirü'l Mevlevî’nin çıkardığı İslâm Yolu mecmuasının 1946 tarihli 17 nüshasında Mir’atü'l-Akaid Tecümesi başlığıyla tefrika edilmiştir. Molla Câmî'nin manzum olarak kaleme aldığı ve Tâhirü'l Mevlevî tarafından nesre çevrilen bu iki risâle bir kitap bütünlüğüne sahip olarak hazırlanırken her iki risaleyi meydana getiren beyitlerin Farsça asılları da ilave edildi.
Derleyen:
Mustafa Kirenci
Mustafa Kirenci
Tahmini Okuma Süresi: 3 sa. 10 dk.Sayfa Sayısı: 112Basım Tarihi: 2020Yayınevi: Büyüyenay Yayıncılık
ISBN: 9786057683458Ülke: TürkiyeDil: TürkçeFormat: Karton kapak
Reklam

Kitap İstatistikleri

Kitabın okur profili

Kadın% 31.6
Erkek% 68.4
0-12 Yaş
13-17 Yaş
18-24 Yaş
25-34 Yaş
35-44 Yaş
45-54 Yaş
55-64 Yaş
65+ Yaş

Yazar Hakkında

Tâhirü'l-Mevlevî
Tâhirü'l-MevlevîYazar · 28 kitap
Edebiyat tarihçisi, şair, gazeteci, eğitimci (D. 13 Eylül 1877, Taşkasap / İstanbul - Ö. 21 Haziran 1951, İstanbul). Hademe-i Hassa başçavuşlarından Hacı Mustafa Saffet Beyin oğludur. Tahirü’l Mevlevî’den başka kimi yazılarında Tahir Saffet adını da kullandı. İlköğrenimini Hekimbaşı Ömer Efendi Okulu’nda yaptı. Gülhane Askerî Rüştiyesi (ortaokul)’nde okudu ve Menşe-i Küttâb-ı Askeriye Okulu’nu bitirdikten sonra Bâb-ı Seraskerî’de memurluğa başladı. Harbiye Nezareti ile Ticaret ve Ziraat nezaretlerinde (bakanlıklarında) kâtiplik yaptı, Maden Kalemi’nde mümeyyiz (yazıları temize çeken kimse) oldu. Buradaki memurluğu sürerken Fatih dersiamlarından (halka ders vermeye yetkili cami imamı) Filibeli Mehmet Rasim Efendi ile Mesnevihan Mehmet Esat Dede’nin derslerine devam etti. 1893 yılında Esat Dede’den icazetname (yeterlilik, diploma) aldı. 1894’te Şeyh Osman Salahattin Dedezade Şeyh Ebu’l-Burhan Mehmet Celalettin Dede Efendi’ye bağlanarak Mevlevî oldu. Esat Dede ile birlikte hacca gitti, hac yolculuğu sırasında Kadirî ve Rufaî tarikatlarından birer icazetname aldı. Tahir Bey, 13 Ocak 1896’da Bab-ı Seraskerî’den istifa ederek 17 Ocak 1896’da Yenikapı Mevlevîhânesi’nde çileye (inziva) girdi. Çilesini tamamladıktan sonra, şurada burada zamanın aşındırma ve yok etmesine uğramış, Mevlevîlikle ilgili eserleri gün ışığına çıkarmak gibi bir amaçla Bayezit’te “Tâhir Dede Kütüphanesi” adında bir sahaf dükkânı açtı. Aynı tarihlerde haftalık bir gazete çıkarmaya karar verdi. Karabet Efendi’nin “Resimli Gazete”sini kiralayarak ilk sayısını çıkardı (1899). Ancak bu ilk sayının kapağına “Mecmua-i Medâyih-i Hazret-i Mevlâna”nın ilânıyla birlikte bir Mevlevî sikkesi resmi basıldığından, o zaman veliaht ve Mevlevî muhibbi olan Mehmet Reşat adına propaganda yapıldığı gerekçesiyle gazetesi kapatılarak sorguya çekildi. Fakat suç oluşturacak bir hareketi görülmediğinden serbest bırakıldı. Ancak altı ay sonra sahaflık ve yayıcılı işini bırakmak zorunda kaldı. Dört yıl Nazime Sultan’ın yalısında vekilharçlık (kâhyalık) yaptı. Ancak mizacına uygun görmediği için buradan da ayrıldı. 1 Şubat 1904’te Orman ve Maden Bakanlı’ında açılan bir sınavı kazanarak Defter-i Kebîr kalemine kâtip olarak girdi. Yine aynı yıl Burhan-ı Terakki ile Rehnümâ-yı Füyûzat adlı özel okullarda Farsça ve İslâm tarihi okutmaya başladı. İkinci Meşrutiyetin ilânından (1908) sonra “Rehber-i Vatan” gazetesinin kurucuları arasında yer aldı, “Nekregû” dergisinde Tâhir Safvet imzasıyla mizah yazıları yazmaya başladı. Bu derginin kapanmasından sonra çıkan “Nekregû ile Pişekâr”da yazmayı sürdürdü. Bir ara İttihat ve Terakki Partisi’ne girdiyse de daha sonra istifa ederek ayrıldı. “Beyanü’l-Hak”, “Sırat-ı Müstakim” ve “Sebîlürreşat” dergi ve gazetelerinde sürekli yazılar yazdı. Tahir Bey, 14 Aralık 1909’da Dârü’ş-Şafakati’l–İslâmiyye’nin edebiyat ve kompozisyon öğretmenliğine atanarak burada 35 yıl öğretmenlik yaptı. 1920’de “Mahfil” dergisini çıkardı. 20 Ağustos 1923-25 tarihleri arasında Fatih Camisi’nde Mesnevî dersleri verdi, 1924’te İmam Hatip Mektebi öğretmenliğine atandı. 1929’da Maltepe Askerî Lisesi edebiyat öğretmenliğine ve bu görevinde gösterdiği başarı dolayısıyla bir yıl sonra (Ağustos 1931) Kuleli Askerî Lisesi’ne verildi ve on yıl kadar da orada görev yaptı. Son memuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı Kütüphaneler Müdürlüğü Tasnif-i Kütüp Komisyonu üyeliğidir. Burada, yazma divanları toplayan bir katalog hazırladı. (İstanbul Kütüphaneleri Türkçe Yazma Divanlar Katoloğu, 1947). Beşiktaş’taki Musiki Mektebi’nde Türkçe öğretmenliği yaptı. 1948’den sonra “İslam Yolu” adlı bir dergi çıkardı. Tahir Olgun, divan şiiri biçiminde şiirler de yazmış, ancak daha çok edebiyat tarihi konusunda yaptığı araştırmalarıyla tanınmıştır. Fars ve Türk edebiyatları, tarih, Mevlâna, Mevlevîlik gibi konularda pek çok eser yazdı, çeviriler yaptı. 1940’lı yılları yazarlık ve edebiyat çalışmaları açısından yoğun geçmiş, dostlarını kaybettiğinden bu yıllarda yakındığı yalnızlığını sürekli yazarak unutmaya çalışmıştı. Ömrünün son yılları hastalıklarla geçmiş, 1950 yılının sonlarına doğru rahatsızlıkları artmıştı; 21 Haziran 1951’de İstanbul’da öldü ve Merkez Efendi Mezarlığı’nda toprağa verildi. Tahir Olgun, on altı yaşındayken şiir yazmaya ve Hafız’ın gazellerinden kimilerini çevirmeye başlamıştı. Geride arûz ve hece ölçüleriyle değişik konularda yazılmış birçok şiir bıraktı. Kendisi arûz ölçüsüyle yazılmış yüzlerce manzûmeden oluşan mürettep bir “Davân”a sahip olduğundan, Divân edebiyatının Osmanlı’nın son dönemi ile Cumhuriyet’in ilk döneminde yaşamış olan son ve en önemli temsilcilerindendir. Ancak hakkında fazla inceleme-araştırma yapılmamıştır, Yazma eserleri tanınmadığı için de Edebiyat tarihinde hakkında fazla bir bilgi bulunmamaktadır. Tarih düşürme konusunda çok başarılı olan Tahirül Mevlevî, değişik olay ve kişilerle ilgili olarak çok sayıda tarih kıt’ası ve tarih manzumeleri yazmıştır. Yazılarını sade ve akıcı bir üslupla kaleme aldı. Şiir ve yazılarının en belirgin özelliği içtenlikli oluşlarıdır. İnandığına sonuna kadar bağlı kalan oldukça duyarlıklı bir şairdir. Tâhirül Mevlevî’nin Türk ve İslâm tarihi, siyer (peygamberler tarihi), Türk edebiyatı, Fars dili ve edebiyatı, Mevlâna ve Mevlevîlik, edebiyat bilgileri, şiir şerhi, çeviri, biyografi, basın hayatı gibi değişik alanlarda yazılmış olan önemli eserleri vardır. Onun “Edebiyat Lügati” bugün için de önemli bir kaynaktır. “Mesnevî Şerhi” ise kuşkusuz en önemli eseridir ve bugün de ilgiyle okunmaktadır. Tahirül Mevlevî, Osmanlı ve Cumhuriyet kuşakları arasında adeta bir kültür köprüsü oluşturan az bulunu kişilerdendir. Kendisi, hayatını bedenen ve fikren, madden ve manen iki aslî göreve adamıştır. Birincisi Mevlâna ve Mevlevîliğe hizmet etmek, öteki de makaleleriyle, eserleriyle bilgilerini, birikimini ve eski kültürü, eski edebî zevki zamanının gençlerine anlatmaktır. BAŞLICA ESERLERİ: Mir’at-ı Hz. Mevlâna (manzum, 1899), Divânçe-i Tahir (1902), Divânçe-i Fârisî-i Tâhir, Dîvân-ı Tâhir’ül-Mevlevî (1945 yılına kadar olan şiirlerini topladığı Divan’ı), Dîvân-ı Tâhir’ül-Mevlevî 2 (1945 yılından sonra yazdığı şiirleri kapsayan Divan’ı), Cengiz ve Hülâgü Mezalimi (1906), Amuzgâr-ı Fârisî (1906), Nazım ve Eşkal-i Nazım (şiirde ölçü üzerine, 1913), Aşık Çelebi Tezkiresi ve Şâir Zâti (1920), Edebiyat Târihimize Dâir Manzum Bir Muhtıra (Tanzimat’a kadar olşan edebiyat tarihi, 1931), Edebiyat Lügâti (1936), Fuzuli’ye Dair (1936), Nev’î ve Suriye Kasidesi (1937), Bakî’ye Dair (1938), Bursalı Gazâlî (1944), Hallâc-ı Mansûr’a Dâir (1945), Germiyanlı Şeyhî ve Harnâmesi (1949), Mesnevi Dersleri (1949), Asr-ı Saâdette Müslümanlığın Medeniyete Hizmetleri (Yay. Haz. Abdullah Sert, 1974), Matbuat Alemindeki Hayatım ve İstiklâl Mahkemeleri (1992), Tahir Olgun - Divan Edebiyatının Bazı Beyitlerinin İzahına Dair Edebî Mektuplar (Yay. Haz. Cemal Kurnaz, 1995), Tahir Olgun - Çilehâne Mektupları (Yay. Haz. Cemal Kurnaz - Gülgün Erişen, 1996).